ABD ile operasyonel mekanizma

A -
A +

Ankara geçtiğimiz hafta önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Türkiye ile ABD arasında "operasyonel mekanizma toplantısı"nda her iki ülkenin diplomatları, istihbarat görevlileri ve ordu mensupları yer aldı. Suriye'de meydana gelen gelişmeler karşısında alınması tespit edilen tedbirlerin nasıl uygulanacağına dair görüş teatisinde bulunuldu. Toplantıda ortaya çıkan tablo Türkiye'yi tatmin edecek seviyede görünmüyor. Türkiye'nin beklentisi ABD'nin ve Batılı müttefiklerinin Suriye konusunda daha aktif davranmasıydı. Son bir yıldır açık biçimde ortaya çıktığı üzere, ABD'nin ve AB ülkelerinin, Libya'da olduğu gibi Suriye'ye bir askeri müdahalede bulunmak için ne istekleri ne de mecalleri var. ABD'de Kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçiminden önce Obama yönetiminin böyle bir operasyona girişme ihtimali sıfır. Askerî müdahale seçeneği masada olmadığına göre, Türkiye özellikle son üç aydır ABD'nin bir "tampon bölge" oluşturulması için yardımcı olmasını talep etmeye başlamıştı. İki ülkenin dışişleri bakanları Davutoğlu ve Clinton'un çeşitli vesilelerle yaptıkları görüşmelerde de bu konu sürekli olarak gündemdeydi. Özgür Suriye Ordusu'nun Halep ile Türkiye sınırı arasındaki alanı denetimi altına almaya başlamasından sonra, sınır hattı boyunca bir "fiili tampon bölge" oluşturulması görüşü giderek ağırlık kazandı. Türkiye, sayıları 80.000'e ulaşan Suriyeli mültecilerin, oluşturulacak bu güvenli bölgede ağırlanmasının daha doğru olacağı kanaatinde olduğundan, ABD'nin, Rusya ve Çin'i de ikna ederek, "insanî yardımların aktarılabilmesi" amacıyla böyle bir alanın oluşturulması için BM'den karar çıkmasını sağlamasını istiyordu. BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu toplantısında, Türkiye'nin bu talebinin karşılandığı bir karar alınma ihtimali bu defa yüksek. Elbette "tampon bölge"nin oluşturulması ve Suriyeli mültecilerin bu alana yerleştirilmesi kadar, bu alanın güvenliğinin sağlanabilmesi de önemli. BM tarihi, "güvenli bölge" olarak ilan edilen yerlerde gerçekleştirilen katliam örnekleriyle dolu olduğundan, Türkiye-Suriye sınırı boyunca oluşturulacak tampon bölgenin Esad'a bağlı güçlerin saldırılarından korunması için belki de bir BM gücünün buraya konuşlandırılması söz konusu olacak. Ama kesin olan bir şey var ki, eğer tampon bölge kurulacaksa, bu alanın Suriye savaş uçaklarının ve helikopterlerinin uçuşuna mutlak suretle yasaklanması gerek. 1991'deki Körfez Harbi sırasında rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Saddam Hüseyin'in Kürtleri bir defa daha katletmesini ve Türkiye sınırına yığmasını önlemek için Irak'ın kuzeyinde bir güvenli bölge kurulmasını dönemin ABD başkanı George Bush'a önermişti. Özal'ın önerisiyle, 36. Paralelin kuzeyinde Irak silahlı kuvvetlerinin uçuş yapması yasaklanmıştı. Bölgenin güvenliğinin sağlanması için yürütülen harekâta "Huzuru Temin Harekâtı" adı verilmiş, Silopi ve Zaho'ya yerleştirilen çok uluslu kuvvet bölgeyi korumuştu. İncirlik Üssü'nden kalkan uçaklar uzun yıllar boyunca uçuşa yasak bölgeye bir tecavüzü engellemek için bölge üzerinde devriye uçuşları yapmışlardı. BM Güvenlik Konseyi eğer "uçuşa yasak bölge" ya da "tampon bölge" kurulmasını öngören bir karar alırsa, bu kararın mütemmim cüzü "koruma gücü" olacaktır. Rusların bir şekilde bu güç içinde yer almalarının temini, kararın alınabilmesi ve uygulanabilmesi için gereklidir. Türkiye ve ABD, Özgür Suriye Ordusu'nun silahlandırılması ve eğitilmesi konusunda da iş birliği yapıyor. Türkiye tarihinde ilk defa, komşu bir ülkede rejimin değiştirilmesi için muhalif güçler silahlandırılıyor. Her ne kadar Suudi Arabistan ve Katar üzerinden bölgeye aktarıldığı söylense de, aslında Suriyeli muhalifler Türkiye-ABD iş birliği çerçevesinde silahlandırılıyor. Ankara, birkaç defa yerli ve yabancı basında gündeme gelen bu olguyu inkâr etme ihtiyacı duymuyor. Ankara'nın beklentisi, Esad devrildikten sonra kurulacak olan yeni hükümetin Türkiye'nin stratejik önceliklerine uygun kararlar alması. Suriye konusunda, Türkiye ve ABD arasında görüşülen ama netlik kazanamayan bir diğer konu da Kürtlerin ne olacağı. Türkiye, Suriye Kürtlerinin diğer muhalif unsurlarla ortak hareket etmesini ve bağımsızlık yanlısı söylem ve eylemlerinden vazgeçmesini istiyor. ABD içinde bazı kesimler ise Suriye Kürtlerinin, Irak'ın kuzeyindeki Kürtlerle birlikte hareket etmelerinin ve bağımsız bir Kürdistan'ın iki bacağını oluşturmalarının "doğal" olduğu görüşünü taşıyorlar. Suriye konusunda Türkiye-ABD arasında var olduğu iddia edilen iş birliğinin nasıl sonuçlar doğuracağını çok yakında göreceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.