Bu silahlar ne işe yarayacak?

A -
A +

ABD geçen yıl ülke dışına 66.3 milyar dolarlık silah sattı. Bu rakam dünyadaki bütün silah satışlarının % 75'ine tekabül ediyor. Bir başka deyişle, dünyada kullanılan her dört silahtan üçünü ABD satıyor. Silah satış listesinde ABD'den sonra gelen ülke ise Rusya. Pazarda % 6'lık bir paya sahip olan Rusya'nın, ABD'yi bu alanda yakalama ihtimali yok. Peki, bu kadar silahı kim alıyor? Diplomatik Muhakeme'de; Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi devletlerin yoğun miktarda silahlandıklarını yazmıştım. ABD silahlarının en büyük alıcısı da yine bu ülkeler. Körfez ülkelerinin yanı sıra, Hindistan ve Tayvan da ABD'den en çok silah alan ülkeler arasında yer alıyor. Amerikan New York Times gazetesinin konuyla ilgili yorumunda, 2010 yılında 21.4 milyar dolar olan silah satışının 45 milyar dolar birden artarak ABD tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmasının arkasında Körfez ülkelerinin İran'dan giderek daha fazla tehdit algılaması yatıyor. Ancak New York Times'ın bu yorumunun tam tersi de mümkün. Yani, ABD yanlısı Körfez ülkeleri silahlandıkça, İran da bunu kendisine karşı artan bir tehdit olarak algılayabilir. Nitekim Suudi Arabistan, BAE, Katar, Umman gibi ülkeler sadece savunma sistemleri almıyorlar. Silah satış tablosuna bakıldığında ABD'den 33.4 milyar dolarlık silah satın alan Suudi Arabistan 2011 yılında dünyanın en fazla silahlanan devletleri arasına girmiş bulunuyor. Riyad yönetimi hava savunma sistemlerinin yanı sıra, 84 gelişmiş F-15 savaş uçağı satın aldı, elinde bulunan 70 F-15'i de modernize ettirdi. Daha önce de yazmış olduğumuz gibi, Suudi Arabistan'ın bu kadar çok silahlanması normal değil. Arap Baharı'nın ortaya çıkardığı istikrarsızlık ve İran'la uzun yıllardır Basra Körfezi'nde devam etmekte olan karşılıklı güç gösterisinin yanı sıra, Suriye krizinin bölgesel bir savaşa yol açabileceği gerçeği de, Suudi Arabistan'ı silahlanmaya itiyor. New York Times yorumunda, İran'la bir kara sınırı paylaşmadıkları için Körfez ülkelerinin hava silahları satın almaya yoğunlaştıklarını yazıyor. Hâlbuki bu ülkeler sadece ABD'den silah almıyorlar ki. Suudi Arabistan, ABD'den hava silahları alırken, kar silahları ihtiyacını da başka ülkelerden sağlıyor. Geçen sene Almanya'dan alınan yaklaşık 10 milyar dolarlık gelişmiş Leopar tankı bu politikanın çarpıcı bir göstergesi. Dolayısıyla, New York Times'ın yaptığı gibi bu ülkelerin silahlanmasını sadece İran tehdidine bağlamak ve sadece savunma amaçlı silahlanmakta olduklarını söylemek mümkün değil. Türkiye'den baktığımızda kabul edelim veya etmeyelim, Suudi Arabistan Türkiye'den rol çalarak Orta Doğu'daki en önemli ABD müttefiki olma yolunda süratle ilerliyor. Elbette tek başına değil. Riyad'ın "ağabeyliğini" kabul etmiş olan Körfez'deki irili ufaklı emirlikler de onunla birlikte hareket ediyor. ABD'nin 2003'teki Irak saldırısından sonra petrol fiyatlarında yaşanan olağanüstü artışın önemli sonuçlarından biri bu oldu. Daha da zenginleşen Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin kendilerine olan güveni arttı. Bölgesel stratejik konulardaki çekingenliklerini bir kenara bırakarak, görüş beyan etmeye hatta krizlere aktif şekilde taraf olmaya başladılar. ABD bu heveskâr Arap ülkelerini, geçmişte olduğu gibi, bugün de en az üç şekilde kullanıyor. Birincisi, İsrail'e karşı güçlü ve tek sesli bir Arap karşıtlığı oluşmasını Suudi Arabistan ve Körfez emirlikleri sayesinde engelliyor. Bu ülkeler sözde İsrail'e karşı gözükürlerken, İsrail'in çıkarlarına aykırı işlere girişmekten özenle kaçınıyorlar. İkincisi, ABD bu ülkelerin petrolünü çıkarıyor ve dünya piyasalarına sevk ediyor. Uzun yıllardır devam eden anlaşmalara göre ABD ve Suudi Arabistan petrol üretiminden elde edilen geliri yarı yarıya paylaşıyorlar. Fakat ABD, gelirin geri kalan % 50sini de çeşitli yollarla ele geçirmeye çalışıyor. Bu yolların başında daha önceki dönemlerde devlet tahvili alımı vardı. Körfez ülkeleri ABD hazine kâğıtlarını satın almayı matah bir ekonomi politikası zannederlerdi. Son dönemde artan miktarda silah alarak, zor durumdaki ABD ekonomisine sıcak para aktarmayı "tercih ediyorlar". ABD'nin Arap ülkelerini üçüncü kullanma şekli ise, Orta Doğu'ya giderek daha fazla ilgi duymaya başlayan Çin ve Rusya gibi ülkelerin önüne bir set çekme. Başat güç olma vasfını kaybetme sürecine girmiş olan ABD, bölgede mümkün olduğu kadar uzun süre etkinliğini devam ettirmek istediğinden, silahlandırdığı Arap ülkelerini kendisine yakın bir "blok" şeklinde organize etmek istiyor. Zaten krizlerden kurtulamayan Orta Doğu'ya bu kadar çok silah yığarak ABD'nin barışa hizmet ettiğini söyleyemeyiz ama Körfez ülkelerini kendisine pek güzel hizmet ettiriyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.