SYRİZA'LI YUNANİSTAN'LA İLİŞKİLER

A -
A +
Aleksis Çipras'ın liderliğini yaptığı radikal sol parti SYRİZA'nın Yunanistan'da iktidara gelmesi, medyamızda genelde dört soruya cevap şeklinde tartışıldı ve bir süre daha tartışılacağa benziyor:
1) Türkiye'nin SYRİZA'sı hangi partidir? Çipras olmaya en fazla yakışan siyasetçimiz kimdir?
2) Çipras'ın yemin ederken Kutsal Kitap'a el basmaması, ateist oluşu, birlikte yaşamakta olduğu hayat arkadaşıyla nikah bağının bulunmaması gibi hususlar, "post-modern Avrupa siyasetçileri" için şablon oluşturur mu?
3) Bayan Çipras'ın kıyafetlerini Atina'nın sokak pazarından seçmesi, "haute couture"ün yanına yaklaşmaması, siyasetçi eşlerine örnek olmalı mıdır?
4) İngilizcede "Tsipras" şeklinde yazılan Yunanistan'ın yeni başbakanının soyadı, Türkçede nasıl yazılmalı ve telaffuz edilmelidir?
Meselenin bütün magazinelliğine rağmen ciddiyeti elden bırakmayanlar ise daha kayda değer konulara girdiler:
1) Çipras'ın Yunanistan'ın borçlarını ödememesi ya da yeniden yapılandırılmasını istemesi halinde Avro alanı bundan nasıl etkilenir?
2) "Emperyalizm karşıtı" olduğunu sıkça dillendiren Çipras liderliğindeki Yunanistan'ın NATO'yla ilişkileri nasıl bir seyir izler?
3) Çipras'ın Rusya'ya karşı AB yaptırımlarına uymayacağını açıklaması, zaten son derece nazik dengelere oturmuş olan AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikasında tamiri çok zor bir gedik açar mı?
4) Aşırı sol diğer AB ülkelerinde de iktidara gelebilir mi?
Bütün bu konularda söylenecek neredeyse her şey söylendikten sonra, hafta sonuna doğru bizi asıl ilgilendirmesi gereken konuyu tartışmaya nihayet başladık:
SYRİZA iktidarı Türkiye-Yunanistan ilişkilerini nasıl etkiler?
NTV kanalından Stelyo Berberakis'e konuşan Aleksis Çipras, halen iki ülke arasındaki önemli sorunların giderilmesine ilişkin olarak, daha önceki Yunanistan başbakanlarından farklı bir çizgide olmadığını ortaya koydu. İlk izlenimimiz çok da menfi değil. Çünkü, Çipras'ın Türkiye'yle ilgili sözleri ilişkilerin hızla gelişmesi için bir perspektif çizmediği gibi, aniden kötüleşeceğine dair bir işaret de taşımıyor. 
Özetle Çipras, Türkiye ile sınır sorunlarının (karasuları, hava sahası ve kıta sahanlığı) ancak "Türkiye'nin sınır ihlallerinin" ve TBMM'nin Yunanistan'ın karasularını 6 milden öteye çıkarmasını savaş nedeni (casus belli) sayan kararının kalkması durumunda, uluslararası hukuka uygun olarak çözülmesinden yana olduklarını söylüyor. Kıbrıs konusundan Türkiye'nin de savunduğu, "iki kesimli, iki toplumlu federasyon" için görüşmelerin desteklenmesinden yana olduklarını belirtiyor. Fakat, Barbaros Hayreddin Paşa Araştırma Gemisi'nin Doğu Akdeniz'den çekilmesini, görüşmelerin yeniden başlayabilmesinin bir ön şartı haline getiriyor.
Kendisine sorulmadığından mı yoksa cevaplamak istemediğinden mi bilinmez, Çipras Batı Trakya'daki Türk azınlığın seçilmiş müftüsünün Yunanistan makamları tarafından tanınmaması meselesine hiç temas etmiyor. Girit adasıyla, Kıbrıs adası arasında "doğalgaz rezervleri içerdiği tespit edilen" alanın hangi ülkenin kıta sahanlığına girdiğine dair ortak bir çalışma yapılması konusunun kıyısından bile geçmiyor. Türkiye'nin AB üyeliğinin, daha önceki Yunanistan Hükümeti tarafından olduğu gibi "desteklenmekte olduğunu" ihtiva eden güçlü bir mesaj vermiyor.
İlerleyen günlerde, Çipras hükümeti dış politikadaki ilk icraatlarına başladığında bu konularla ilgili net tutumları da belli olacaktır. Tutumları ne olursa olsun, Türkiye'nin Çipras liderliğindeki Yunanistan'la ilişkilerini yürütürken hiçbir zaman aklından çıkarmayacağı konular olduğu söylenebilir.
Evvela, "komşu" eski komşu değil, Türkiye de "eski Türkiye" değil. Kamplarında eğittikleri militanlara bombalı eylemler yaptırarak, orman yaktırarak, diplomat vurdurarak Türkiye'den istediklerini elde edebileceğini zannedenler Yunanistan'da çoktan tarih oldular. Türkiye de, "Batı'dan gelen tehdit" algısını Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nden çıkaralı çok oldu.
İkincisi, ekonomisi, askerî gücü, uluslararası etkinliği, toplumsal dinamikleri ve siyasi istikrarıyla Türkiye -komşudakiler gücenmesin- artık Yunanistan'la aynı ligde değil.
Üçüncüsü, elan "AB'nin uzun süreli can sıkıntısı" olmaya aday Yunanistan'ın, her zaman kendisine dostane yaklaşacak Türkiye'ye olan ihtiyacı, AB'nin önde gelen ülkeleriyle çok sıkı ticari ve siyasi ilişkileri olan Türkiye'nin ona olan ihtiyacından daha fazla.
Uzun lafın kısası, Çipras'la ya da Çipras'sız Yunanistan Ege'nin ve Doğu Akdeniz'in dostluk, iş birliği ve huzur denizi olmasını gerçekten arzu ediyorsa, herhangi bir ön şart dayatmadan Türkiye ile çok yönlü müzakerelerini devam ettirmeye mecburdur. Hele kendileri hakkındaki ön yargıların tamamen ortadan kalktığı bir Türkiye iklimi varken, bu fırsatı kaçırırlarsa yazık ederler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.