24 Nisan'ı beklerken

A -
A +

Ermenistan yönetimlerinin ve özellikle ABD'deki Ermeni diasporasının uzun yıllardır hazırlık yaptığı 1915 olaylarının 100. yıl dönümü geldi, çattı. Sadece 12 gün sonra, 24 Nisan'da Ermenistan'da ve dünyanın birçok yerinde bir asır önce Osmanlı Devleti'nin Ermenilere "soykırım" yaptığı iddiasına dayalı anma toplantıları düzenlenecek. ABD Başkanı Obama'nın 2008 başkanlık seçiminden evvel Ermeni kökenli ABD vatandaşlarına verdiği yazılı sözü tutarak, 1915'te yaşananlar için "soykırım" nitelemesi yapıp yapmayacağı merak ediliyor. Washington'da, ABD'nin devlet olarak "soykırımı" tanımasını isteyen Ermeni diasporası ile böyle bir adımın Türkiye-ABD ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerine zarar vereceğini savunan Türk lobisi arasında, bugüne kadar tanık olunmadık ölçüde bir kampanya mücadelesi yaşanıyor.
Türkiye ne kadar "bu konuyu tarihçilere bırakalım, siyasallaştırmayalım" dese de, 1915 olayları uzunca bir süredir siyasallaşmış durumda. ABD ve dünya kamuoyunun konuya ilgisini çekebilmek için, Ermeni kökenli ABD vatandaşı ünlü şov yıldızlarının bile devreye sokulması, Ermeni lobisinin tarihsel gerçekleri ortaya çıkarmaktan ziyade, kamuoyunun algısını yönlendirme peşinde olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. Son 10 gündür uluslararası basında bu konuyla ilgili yer alan ve büyük çoğunluğu 1915'i "soykırım" olarak tanımlayan haberlerin, önümüzdeki günlerde daha da artması beklenebilir.

Sistematik ve Türkiye karşıtı tüm çevrelerle iş birliği hâlinde yıllardır çalışan Ermeni lobisinin, Batı ülkelerinin kamuoylarına ulaşmada Türkiye'den daha başarılı olduğunu kabul etmek zorundayız. Hoşumuza gitmese de, Batı kamuoylarında 1915'in "soykırım" olduğuna dair genel bir kanaat oluşmuş. Bu kanaatin, uzun yıllar boyunca yapılacak kararlı çalışmalarla değiştirilmesi elbette mümkün olabilir.

Hâl böyle olunca, Ankara bu konudaki stratejisini şekillendirirken algı yönetmekten ziyade, iki önemli konuyu öncelik olarak belirlemiş durumda. Birincisi, başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) olmak üzere, herhangi bir uluslararası mahkemenin 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımladığı bir karar almasını engellemek. Bunun için, konunun uzmanı çok sayıda Türk ve yabancı hukukçuyla çalışan Ankara, AİHM'nin Büyük Divanı'nda görülen davanın sonucundan ümitli.

Türkiye'nin ikinci önceliği ise ABD'nin federal düzeyde "soykırım" iddialarını tanımasının önüne geçmek. Bunun da iki yönü var: Kongre'de bir karar alınmasının ve Başkan Obama'nın geleneksel 24 Nisan konuşmasında "soykırım" kelimesini telaffuz etmesinin önüne geçmek. Her iki konuda da şu an için bir olumsuzluk olmadığı gözüküyor. Ama 12 gün içinde Obama'nın tavrında bir değişiklik olduğu takdirde, bu durumun Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi sıkıntılara yol açacağı söylenebilir. 24 Nisan günü yapacağı açıklamayla ikili ilişkilerde bir depreme yol açmaması için Obama'nın çeşitli kanallardan uyarıldığını gözlemliyoruz.
Görünen o ki, Ermeni iddialarıyla ilgili kampanya yıl sonuna kadar hız kesmeden devam edecek. Türkiye de, bu kampanyanın hedeflerine ulaşmaması için var gücüyle çalışacak. Bu süreçten çıkartılacak üç temel ders var.

Birincisi, yurt dışında algı yönetimi konusundaki çalışmaların daha güçlü biçimde yürütülebilmesi için kamu diplomasisi alanındaki kapasitenin güçlendirilmesi gerekli. Batı'da bilimsel bir alan hâline gelen "kamu diplomasisi" ülkemizde halen üniversite düzeyinde layıkıyla çalışılmıyor. Bu eksiklik giderilmeli.

İkincisi, 1915 konusunda diasporayla diyalog kurma çabası zaman kaybından ibaret. Kendilerinin varlık nedeni olarak gördükleri bu konuda Türkiye'nin tezlerine yaklaşmaları mümkün değil. Diğer yandan, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilaf devam ettikçe de, Erivan'la yeni bir başlangıç yapılmasını beklemek gerçekçi değil. Bu durumda Türkiye Dağlık Karabağ sorununun çözümü için yürüttüğü uluslararası çabaları hızlandırmalı.

Üçüncüsü, 1915'te ne olduğu konusundaki Türkiye'deki yüzeysel bilgi paylaşımı halen sürüyor. "Soykırım olmadı/soykırım oldu" parantezinde yapılan ve tarafların birbirlerini ağır dille itham etmelerine kadar varan tartışmalar, bu konudaki bilgi düzeyinin yükselmesine hizmet etmiyor. 1915 olayları hakkında, her türlü propaganda ve spekülasyondan uzak, güvenilir ve tarihsel gerçeklere dayalı bilgilendirmenin orta öğretimden başlayarak yapılması gerekiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.