Muhtemel hükümet senaryoları ve dış politika

A -
A +

7 Haziran'da yapılan Milletvekili Genel Seçimleri sonuçları Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Kasım 2002'den beri devam etmekte olan tek başına iktidarını sona erdirdi. Seçimin hemen ardından başlayan yeni hükümetin hangi partilerin katılımıyla kurulacağı tartışmaları önümüzdeki günlerde daha da sıcak bir biçimde devam edecek. Çok farklı ihtimaller masa üstündeyken, nasıl bir hükümet modelinin ortaya çıkacağını kestirmek gerçekten güç.

Fakat 3 şey kesin:
1-Hiçbir parti TBMM'de çoğunluğa sahip değil. İki veya daha çok parti bir araya gelmeden veya bir partiye, bir ya da daha çok partinin dışarıdan desteği olmadan Parlamento'dan güvenoyu alabilecek bir hükümetin kurulma ihtimali yok.

2-Yeni hükümetin, bir önceki hükümet programını harfiyen sürdürme ihtimali yok. Koalisyonun ya da dışarıdan desteğin ne şekilde teşekkül edeceğine bağlı olarak, yeni hükümet programının muhtevası da bir uzlaşının sonucu olarak biçimlenecek.

3-Türk dış politikasında bilhassa 2007 seçimlerinden bu yana geliştirilen öncelik ve eylem alanlarının bir bölümünde önemli revizyona gidilecek.

Açıkçası, dış politikanın ne yönde şekilleneceği konusuna, koalisyon hesapları yapılırken partiler tarafından en önemli öncelikler arasında yer verileceğini zannetmiyorum. Zaten koalisyon arayışları sürerken kendi "kırmızı çizgileri"ni açıklayan parti yetkililerinin hiçbiri bu "kırmızı çizgiler"in içine dış politika konularını koymadılar. Tüm partilerin esas olarak iç siyasi konulara endekslendiği görülüyor.

İşin ilginç yanı, temellerini Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun atmış olduğu dış politikayı sürdüren Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri de, başka partilerle bir hükümet kurmak için şu veya bu dış politika konusunu bir ön şart olarak getirmediler. Halbuki, seçim kampanyası sırasında mitinglerde ve televizyon programlarında dış politika konusuna sık sık atıf yapılıyordu.

Bu durum, yeni hükümeti oluşturacak partilerin dış politika konularında tam bir mutabakat içinde olacakları anlamına kesinlikle gelmiyor. Suriye, AB, Kıbrıs, ABD'yle ilişkiler gibi konuların bugün için koalisyon pazarlıklarında tartışma konusu yapılmaması "önemsiz" olduklarından değil, görece daha az öncelikli konular olarak addedilmelerinden kaynaklanıyor. Partilerin bu tutumları siyaseten doğru kabul edilebilir. Ama bana kalırsa, Türkiye gibi dünyanın en önemli jeopolitik alanlarından birinde doğudan-batıya ve kuzeyden-güneye uzanan bir ülkede hükümet kuracak partilerin farklı dış politika vizyonlarına sahip olmalarına rağmen bir araya gelmeye çalışmaları ülkeye uzun vadede bir menfaat sağlamaz. Tersine, dış politikadaki çok önemli görüş farklılıklarını "şimdilik" kaydıyla halının altına süpürenler, ileride o görüş farklılıkları sebebiyle birbirlerinden ayrışabilirler.

Mesela, Türkiye'nin Suriye politikasını ele alalım. Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında kurulacak bir koalisyonda, "Arap Baharı"nın başından beri Türkiye'nin takip ettiği siyasetin devam etmesi mümkün müdür? Sadece, liderlerin meydanlarda bu konuyla ilgili söylemlerini ve karşılıklı sert ithamlarını hatırladığımızda bile, bu soruya "hayır"dan başka bir cevap veremeyiz.

Aynı şekilde, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin içinde olacakları bir koalisyon hükümetinin Suriye'nin -en azından- kuzeyindeki gelişmeler karşısında, son 2 yıldır izlenene yakın bir siyaseti sürdürmeleri de beklenemez.

Diğer tüm hükümet senaryoları için de bu durum geçerlidir.

O hâlde, Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni hükümetinin, yeni bir seçime kadar sürdürülecek dış politikasının temel ilkelerinin ancak bir mutabakatla ortaya çıkacağını akıldan çıkarmamalıyız. Türkiye'nin dış politikadaki yeni öncelikleri, mevcut ya da ideal olan değil, iç siyasi dengelerin imkân verdiği ölçüde "mümkün olan" başlıklardan oluşacaktır. Bazı ülkelerle ve rejimlerle ilişkilerde keskin ve çok net tutumların yerini daha genel ifadelerle süslenmiş, flu bir tablonun alması beklenmelidir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.