PYD'nin hedefi Akdeniz mi?

A -
A +

Türkiye-Suriye sınırındaki çatışmalardan sonra PYD, IŞİD'i Tel Abyad'dan çıkarttı. Böylece, PYD'nin kendi haritasında verilen isimleriyle Cizre ve Kobani "kantonları" arasındaki irtibat sağlanmış oldu. En doğuda Derik'ten en batıda Ezaz'a kadar uzanan alanlar birleştirildi. PYD'nin kontrol ettiği bölgenin sınırı Halep'e dayandı. Bir sonraki hedefin Afrin "kantonu" ile Kobani "kantonu" arasındaki bölgeyi ele geçirmek olduğunu anlamak için stratejist olmaya gerek yok.

Hemen güneyimizde "Suriye Kürdistanı" kuruluyor. 1991'de Saddam Hüseyin'in Körfez Savaşı'nı kaybetmesinden sonra Irak'ın kuzeyinde ABD'nin desteğiyle "Irak Kürdistanı"nın oluşturulma sürecine şahit olmuştuk. 2005'teki Irak Anayasası'yla bu bölgenin adı "Irak Kürdistan Özerk Bölgesi" olarak tescil edildi. Bağdat yönetimiyle ilişkilerinin düzeyine bağlı olarak Irak'ın kuzeyindeki yönetim "bağımsızlık" hedefini zaman zaman dile getirmekten çekinmiyor.

Şimdi de, doğudan bu alana komşu yeni bir Kürt siyasi entitesi ortaya çıkıyor. Kontrol ettikleri bir toprak parçası var. Üzerinde "egemenlik" yetkisi kullanmaya çalıştıkları bir ahali var. Kendilerine göre bir "bayrakları" var. Silahlı birimleri, idari teşkilatları hatta sözde yargı organları bile var. En önemlisi, 1991'de Irak Kürtlerinin sahip olduğuna benzer şekilde arkalarında ABD'nin desteği var.

Ayn-el Arab/Kobani çatışmalarını hatırlayınız. ABD'nin hava desteği olmadan PYD IŞİD'i püskürtebilir miydi? Peki Tel Abyad'da yine ABD desteği olmadan IŞİD'in başarısızlığa uğratılması mümkün olabilir miydi? Cevaplarınız 'hayır' ise, o zaman ABD'nin bu desteği sadece IŞİD'i yok etmek için mi verdiğini sorgulamaya başlayabilirsiniz. Bence hayır. Aksine, Washington'un IŞİD'in tam olarak ortadan kalkmasını istemediğini düşünüyorum.

Bünyesinde yer alan ve çekirdeğindeki terörist grupla ilgisi olmayan Sünni aşiretleri tamamen yabancılaştırmanın iyi bir fikir olmadığının bilinciyle hareket eden ABD, kendi çizdiği çerçeve içinde kalmak kaydıyla, bu örgütü kullanabildiği kadar kullanmaya devam edecek. Niye yok etsin ki? IŞİD'in faydaları saymakla bitmez! Esad rejimini yola getirmek için ileride baskı unsuru olarak kullanılabilir. İran'ın Lübnan-Irak eksenindeki nüfuzunu etkisizleştirmeye yarar. Türkiye'nin -ABD'den bağımsız- bölge politikalarını dizginlemeye bire birdir. Batı'da ne kadar radikal varsa, 'cihatçı' etiketi altında IŞİD saflarında temerküz ettirilir; Avrupa 'temizlenmiş' olur. IŞİD'den endişe duyan Arap rejimlerine milyarlarca dolarlık silah satışı için meşru bir zemin sunar. İsrail ile mutedil Arap hükümetleri yazılı olmayan bir ittifak içine girerler...

IŞİD bu işlere yararken, PYD'nin de ABD açısından muhtelif faydaları bulunmaktadır. İleriki safhada Kuzey Irak'la ile -en azından konfederatif biçimde- birleştirilmek kaydıyla, bağımsız olduğunda denize çıkışı olan ABD dostu Kürdistan'ın varlığı ancak Suriye'nin kuzeyinin PYD tarafından kontrolüyle teminat altına alınabilir. Böylece, 2003 Irak saldırısından sonra ortaya atılan ve Arap Baharından sonra olgunlaşmaya başlayan Suriye ve Irak'ın bölünmesi senaryosunda son aşamaya geçilmiş olur. David Ben Gurion'un Çevresel Pakt girişiminden bu yana İsrail'in gündeminden hiç çıkmayan, Suriye ve Irak'ı kuzeyden baskı altında tutabilecek bir Kürt devletinin sınırları iyice netleşir. ABD'ye medyun-u şükran olarak kurulacak Orta Doğu'nun bu müstakbel devletinin bölgedeki güç dengelerini köklü biçimde değiştireceği nettir.

Fakat kuzeyinde Türkiye, güneyinde Arap devletleri bulunan ve denize çıkışı olmayan bir Kürt devletinin güçlü ABD desteğine rağmen uzun ömürlü olması beklenemez. Diğer taraftan, PYD'nin Akdeniz'e çıkış için batıya doğru bir hamle yapması durumunda IŞİD dışındaki Arapları da karşısına alması muhtemeldir.

PYD'nin Kobani-Afrin bağlantısını Kürt olmayan unsurlardan 'arındırma', Halep'e komşu olma ve Akdeniz'e çıkacak bir koridor meydana getirme girişimleri olursa, Türkiye'nin bugünkünden daha az toleranslı olması ihtimali yükselmektedir. PYD'nin böyle bir hamle yapması durumunda, yol üstünde yer alan Suriye Türkleriyle (Türkmenler) karşı karşıya geleceği, bir çatışma yaşanması halinde, meselenin Türkiye açısından bir anda farklı bir anlam taşımaya başlayacağı akıldan çıkmamalıdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.