Harekâtın başarısı

A -
A +
Zeytin Dalı Harekâtı’nın ilk haftasını geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan harekâtın stratejik hedefini ve süresini tek cümlede özetledi: “Türkiye’ye yönelen tehdit tamamen ortadan kalkana kadar sürecektir.”
Tüm askerî operasyonlarda olduğu gibi Zeytin Dalı’nın da dört temel başarı kriteri var. Bunlardan biri doğrudan harekât sahasıyla, diğer üçü ise askerî olmayan konularla ilgili.
Harekâtın askerî nitelikteki stratejik ve taktik hedeflerine süratle ulaşmakta olduğunu görüyoruz. Genelkurmay Başkanlığı, Fırat Kalkanı sırasındaki gibi sık yayınladığı bilgilendirme notlarıyla her gün hangi aşamalara gelindiğini iç ve dış kamuoyuyla paylaşıyor. Bölgeyi çok iyi tanıyan uzmanların yorumlarıyla bizler de sevk ve idaredeki maharet ile Türk askerinin üstün yetenekleriyle iftihar ediyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği hedefe başarıyla ulaşılacağından da kimsenin şüphesi yok.
Askerî konular dışındaki diğer üç başarı kriterine gelirsek, bunlardan ilki iç kamuoyunun desteğinin sağlanması. Zeytin Dalı’nın başladığı ilk andan itibaren Türk milletinin gösterdiği birlik ve beraberlik görüntüsü bu desteğin tam olarak sağlanmış olduğunun işareti. Kimsenin yönlendirmesi olmadan askere yemek hazırlayıp getiren, sınıra intikal eden birlikleri durdurup koçlar kesen, askerlerimizi tek tek kucaklayan insanlarımız birliklerimizin motivasyonunu en üst seviyeye çıkarıyor. Böyle kritik anlarda dış manipülasyona hassasiyet derecesi yüksek ekonomik göstergelerde menfi değişikliklerin olmayışı, kamuoyunun söz konusu birlik ve beraberlik tablosundan taviz vermemesinden kaynaklanıyor. Türk milleti devletine güveniyor. 15 Temmuz’da canı pahasına koruduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı karşıya olduğu hayati nitelikteki bu tehdidi de bertaraf etmek için devletiyle omuz omuza duruyor.
İkincisi, uluslararası alanda hukuki meşruiyetin kabul edilmesi. Bu açıdan da çok büyük bir başarıdan söz edebiliriz. Zira başta ABD olmak üzere bazı devletlerce kullanılan kısa ve sınırlı olması gerektiğine dair ifadelere rağmen, ABD dâhil hiçbir devlet Zeytin Dalı’nın meşru gerekçelerine karşı çıkamıyor. Burada, planlama aşamasında meşruiyet için oluşturulan güçlü argümanların kesinlikle inkâr edilemez gerçekleri içermesinin payı büyük. Bir kere, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. Maddesinde ifadesini bulan “doğal meşru müdafaa hakkından” söz ediyoruz. Yani, saldırıya uğrayan her devletin kendisini korumaya doğal bir hakkı vardır. Buradaki “doğal” kelimesi, orijinal İngilizce metinde “inherent” olarak yazılmış. İngilizcede “inherent”, doğuştan olan; yaratılıştan gelen anlamını taşıyor. Başka bir ifadeyle, her devlet kendisine yönelik bir saldırıyı bertaraf etmek için silahlı kuvvet kullanma hakkına, eşyanın tabiatı gereği sahiptir.
Uluslararası meşruiyetin başka dayanakları da var. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2005’teki 1624 sayılı, 2014’teki 2170 ve 2178 sayılı kararları tüm devletlerin terörle mücadele için her türlü tedbiri almaya zorunlu olduklarını söylüyor. Bu tedbirlere silahlı mücadele de dahil. Nitekim, Türkiye tarafından harekât başladıktan sonra yapılan birçok açıklamada, terör örgütleriyle mücadelenin bir tercih değil, bir mecburiyet olduğunun altı çizildi. Dahası, mücadele edilen teröristler PKK-KCK-PYD-YPG militanlarından ibaret değil. ABD’nin gözetiminde Rakka’dan güvenli şekilde çıkarılanlar da dâhil olmak üzere, DEAŞ'lı teröristler de operasyonun hedefinde.
Bölgenin teröristlerden tamamen temizlenmesi, sahanın güvenli hâle getirilmesi ve yurtlarından edilen insanların ülkelerine tekrar dönebilmelerinin amaçlandığı, Türkiye’nin, bir etnik grubu hedef almadığı, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğu, harekâta katılan Özgür Suriye Ordusu birliklerinin de zaten kendi ülkeleri için silahlı mücadele verdikleri konusunda zerre kadar şüphe yok.
Üçüncü kriter ise, uluslararası kamuoylarının ikna edilmesi. Türkiye bir yandan bu mücadeleyi de güçlü ve başarılı şekilde yürütüyor. Bu alanda sadece alandaki terör örgütlerinin yandaşlarınca yürütülen karalama kampanyaları ve dezenformasyon çabalarıyla karşı karşıya değiliz. Başta FETÖ olmak üzere, Türkiye’ye düşman ne kadar terör örgütü ve çıkar grubu varsa bunlar da özellikle sosyal medya mecraları üzerinden Türkiye’yi haksız çıkarmaya çalışıyorlar. Bölgemizde Türkiye ile ciddi görüş ayrılığına sahip bazı ülkelerin bu çabalara finansal kaynak temin ettiklerini de gözlemliyoruz. Bununla birlikte, uluslararası kamuoylarında, bölücü hıyanet şebekelerinin zaten alışageldiğimiz düzeydeki şamatalarından başka hiçbir ses çıkmıyor. Ve yine “olağan şüpheli” kişiler, kurumlar, siyasiler dışında bu yaygaraya destek veren kimse yok. Bu da, yukarıda sunduğum, son derece güçlü temellere oturtulan meşruiyet açıklamasının dünya kamuoylarında da benimsendiğini gösteriyor.
Fırat Kalkanı’yla Türkiye sahaya inerek, bir oyunu bozmuş ve terör koridoru oluşturma çabalarına “dur” demişti. Zeytin Dalı’yla ise, oyunu resetliyor ve gelecek senaryosunu yazıyor.
Türkiye’nin her türlü düşmanına karşı mücadelelerinde Devletimize ve Kahraman Ordumuza muvaffakiyetler diliyorum. Ordumuz olsun daim muzaffer...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.