2018’in ardından...

A -
A +
Yılın bu son yazısında 2018’in küresel gelişmelerinin kısa bir muhasebesini yapalım...
Geride bırakmakta olduğumuz yıla dünyada damgasını vuran en önemli gelişmelerin başında ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya ticaret düzeniyle ilgili tutumu geliyor. Başkan Trump “ABD’yi yeniden büyük yapmak” olarak tanımladığı öncelikli hedefine ulaşmak için küresel düzeyde ciddi tepkilerle karşılanan bir süreci 2018 boyunca hızlandırdı. Ülkesiyle AB arasında Barack Obama döneminde müzakereleri başlayan ve “yüzyılın anlaşması" olarak nitelendirilen Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığına sırtını dönen Trump, AB ülkelerinin bazı ürünlerine ilave gümrük vergileri koydu. Katıldığı bir televizyon programında “AB de en az Çin kadar kötü; sadece daha küçük” ifadesini kullanan Trump’ın bu tutumu AB’nin de misilleme olarak Amerikan ürünlerine yeni gümrük vergileri uygulamaya başlamasına yok açtı. Trump’ın ABD için en büyük rakip olduğunu açıkça söylediği Çin’e karşı koruma duvarlarını yükseltmesi ise birçok yayın organında “ticaret savaşları başladı” sloganıyla haberleştirilmişti. Hatta bazı uluslararası uzmanları ABD ile Çin arasındaki ekonomik ve ticari ihtilafların derinleşerek yeni bir dünya savaşını ateşleyebileceğini savundular.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 25 Eylül’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 73. toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, küresel ticaretin engellemesinin ve ekonomik yaptırımların silah gibi kullanılmasının kaosa yol açabileceği uyarısında bulunmuş ve herkes için “kazan kazan” modelinin önemine vurgu yapmıştı. Erdoğan aynı yaklaşımını yıl sonunda Arjantin’de yapılan G-20 Zirvesi’nde de devam ettirerek, Türkiye’nin ticaretin ve insanların dolaşımının önündeki engellerin kaldırılmasından yana olduğunun altını çizmişti.
Trump’ın AB, Çin ve Rusya’dan gelen tüm tepkilere rağmen uygulamaya devam ettiği ticaret politikasının önümüzdeki yılda da küresel seviyede en çok tartışılacak konuların başında gelmeye aday olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer yandan ABD’nin, uzun müzakereler sonucunda İran ile Batılı ülkeler arasında varılan “nükleer anlaşma”dan çekilmesi de çok fazla tartışıldı. Çekilmeyle birlikte İran’a ağır yaptırımları yürürlüğe koymakla kalmayıp, bu yaptırımlara katılmayan ülkeleri de üstü kapalı şekilde tehdit eden Trump yönetimi bu yolla İran’da bir rejim değişikliğine ivme kazandırmak istediğini açıkça dile getirmeye başladı. 2019’da söz konusu yaptırımların devam edeceği ve geçici muafiyet tanınan ülkelerin de İran’a karşı tutuma destek vermeleri konusunda baskı altında tutulacağı söylenebilir. Fakat Trump’ın önümüzdeki yıl İran’a karşı bir askerî harekâta girişebileceği söylentilerini destekleyecek bir gelişmeye henüz şahit olmadık. İçeride sıkıntılı günler geçiren, dış politika, savunma ve güvenlik bürokrasisinde iki yıldır güçlü bir takım kuramayan, Suriye’den çekilme kararının ardından da Pentagon’la “derin” bir görüş ayrılığına düşen Trump’ın İran’la mücadele etmesi için cesaretlendirdiği Suudi Arabistan’ın da Kaşıkçı Cinayeti sonrası çalkantılı bir döneme girmesi bu ihtimali daha da zayıflatıyor.
2018’de AB ülkelerinde en fazla konuşulan konu Brexit’ti. İngiltere’nin Birlik’ten çıkması için AB organları üstlerine düşeni yerine getirdiler. Fakat bu kez İngilizlerin çelişkili tavırlar sergilemesi konuyu 2018’in sonuna doğru yılan hikâyesine döndürdü. Brüksel ile Londra gerildi. 2019’un ilk aylarında da bu Brexit bilmecesi sürecek.
Orta Doğu 2018’i de kan ve acı dolu geçirdi. Türkiye’nin tek bir sivile zarar vermeden gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı’yla Afrin bölgesini terör gruplarından temizlemesi ve yine Türkiye’nin ısrarlı girişimleri sonucunda İdlib’de sıkışan yüz binlerce insanın hayatının kurtulması dışında, Yemen’den Filistin’e, Suriye’den Irak’a kadar geniş bir coğrafyada dikkate değer bir olumlu gelişme yaşanmadı. Şayet Trump bir kez daha fikir değiştirmezse, ABD’nin Suriye’den çekilmesinin 2019’un ilk aylarında tamamlanmasını bekliyoruz. Ortaya çıkan yeni durum Türkiye-Rusya-İran arasındaki diplomatik hareketliliği artıracaktır.
Doğu Akdeniz’de 2018’de yaşananlar önümüzdeki yılın bu bölgede de önemli olaylara sahne olabileceği ihtimalini kuvvetlendiriyor. Uluslararası hukuku hiçe sayarak GKRY ve Yunanistan’ın, Türkiye ve KKTC’nin egemenlik alanlarındaki hidrokarbon rezervlerine göz dikmesi Türkiye’nin sert tepkisini çekmişti. Ankara 2019’da bir yandan bölgedeki arama ve sondaj faaliyetlerini sürdürürken, diğer yandan da egemenlik alanını “devlet görünümlü korsan faaliyetlerine” karşı korumak için uluslararası hukuktan güç alarak son derece etkili adımlar atacaktır.
Koca bir yılda yaşananları kısa bir yazıya sığdırmak şüphesiz mümkün değil. Ama tek cümleyle söylemek gerekirse 2018’de de dünyanın geneline adaletsizlikler, eşitsizlikler ve haksızlıklar hâkim oldu. Bir yıl daha, uluslararası düzen için BM’nin reforme edilmesi dilekleriyle geçti. 2019’un zalimlerin zulümlerinin son bulacağı, dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve mağdurların huzura kavuşacakları bir yıl olmasını dilerim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.