30 Ağustos ve kullanışlı devletlerin kaderi

A -
A +
Bugün büyük zaferin 98. yıl dönümü. Her yıl 26 Ağustos’ta Anadolu’yu bize açan Malazgirt Zaferi’ni kutlarız. 30 Ağustos’ta ise, Türk’ü Anadolu’dan çıkarmak, çıkmamaya direnenleri de bu topraklara gömmek için geliştirilen Sevr projesinin tabutuna son çivinin çakıldığı Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferi’ni kutlarız. Bayramlarımızın her biri ecdadımızın bu milletin tarih sahnesinde güçlü şekilde varoluşunu temin etmek için yaptıkları fedakârlıkların nişanesi olarak ortaya çıkmıştır. 29 Mayıs bizim için ne kadar kıymetliyse, 18 Mart da o kadar kıymetlidir. 26 Ağustos günleri nasıl gözlerimiz Malazgirt Ovası’na uzanırsa, 30 Ağustos’larda da Kocatepe’ye selam çakarız. 23 Nisan’larda büyükler ne kadar övünür, çocuklar ne kadar sevinirlerse, 29 Ekim’lerde de cumhuriyetimizle gururlanırız. 15 Temmuz’larda milletimizin demokrasiye nasıl ve ne pahasına sahip çıktığını hatırlar, hainleri bir daha asla aynı ihanete teşebbüs ettirmeyeceğimize yemin ederiz. Türk milletinin yüreğindeki atalarının sevgisini ortadan kaldırmak için yıllardır çaba gösterenler hep hüsrana uğradılar. Kahramanlarımızı birbirlerine alternatif gibi sunanlar, şimdi de tarihimizin kahramanlık sayfalarını birbirine alternatif gibi sunma hainliği peşindeler. Milletimizi, ideoloji üzerinden bölmeye çalıştılar; olmadı. Mezhepçilik yaptılar; işlemedi. Etnik çatışma körüklemek istediler; bombaları ellerinde patladı. Devleti içeriden ele geçirip, iç savaş başlatmaya çabaladılar; milletimizin şamarını yediler. Günümüzde bilhassa sosyal medya üzerinden başka kutuplaşmaları ve ayrışmaları kışkırtmaya çalışanlar bilmiyorlar mı, bu necip milleti ortak değerler üzerinden bölemeyeceklerini? “Ramazan Bayramı diyenler şu yana, Şeker Bayramı diyenler bu yana” diyerek, aziz milletimizi saflara ayıramayacaklarını? “Kurban kesenler, bağış yapanlar” suni tartışmalarıyla, fertleri birbirlerine düşman edemeyeceklerini? Bu beyhude çabalara en güzel cevabı millet ve devlet birlikte veriyor. 29 Mayıs’ı nasıl coşkuyla kutladıysak, 26 Ağustos’u da öyle heyecanla kutladık. Bugün de 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı, şanına yakışır şekilde kutlayacağız. Millî Mücadele kahramanlarını tekrar tekrar rahmetle anacağız. Bugün bir şeyi daha hatırlayacağız: Afyon ovasına gömülen, Ege sularına balıklama atlayıp, arkasına bakmadan batıya doğru kulaç atan düşmanı ve destekçilerini. Kimlerdi onlar? Kurulduğu günden itibaren, Avrupa devletlerinin hatta ABD’nin desteğini alarak sürekli Osmanlı Devleti’nden toprak alarak genişleyen Yunanistan’ı, Anadolu’ya kimler saldı? Kendi tarihlerindeki en büyük yüz karalarından biri olan “Küçük Asya Felaketini” Yunanlılara kimler yaşattı? Amiyane tabirle, Yunanlıları kim “gazladı”? Aradan bir asır geçmiş. Mekân aynı, gaza gelen aynı, gazlayanlar aynı. Neticenin farklı olması mümkün mü? İhtirasını aklının önüne alıp boyundan büyük işlere kalkışan Yunanistan’a “Küçük Asya Felaketini” yaşatan Avrupalı kuzenleri acaba şimdi de, “Doğu Akdeniz Felaketi” mi yaşatmaya çalışıyorlar? Kullanışlı devlet imajına sahip olmak, birileri tarafından sürekli kullanıma hazır bir küçük aktör gibi görülmek Yunan devlet adamlarının haysiyetine dokunmuyor mu? Türkiye ile uluslararası hukuka uygun bir şekilde görüşmeler yoluyla problemleri çözmek için gayret göstermek yerine, sadece kendi çıkarlarının peşinde olanların “gazına gelmekten” yorulmadılar mı? Keşke bu 30 Ağustos günü takvim yapraklarının arkasında yazanları bir okusalar ve hüsrandan başka kendilerine hiçbir şey getirmeyecek macera heveslerinden vazgeçseler. Zafer Bayramı’mız kutlu olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.