Biden döneminde ne değişir, ne değişmez?

A -
A +
Başkan Trump seçim sonuçlarına dair itirazlarını inatla sürdüredursun, Joe Biden 20 Ocak 2021’de resmen oturacağı ABD Başkanlığı koltuğu için hazırlıklarını hızlandırdı. Seçilmiş Başkan’ın en güvendiği isimlerden oluşan Geçiş Dönemi Ekibi, yeni dönemde kabinede ve kilit bürokratik makamlara kimlerin görev alabileceğiyle ilgili alternatifleri Biden’a sunmak için yoğun olarak çalışıyor.
Dışişleri ve Savunma bakanının kim olacağı kadar Ulusal Güvenlik Danışmanlığı pozisyonuna kimin getirileceği de Amerikan dış politikasının yeni dönemde nasıl şekilleneceğine ışık tutacak. Ayrıca Merkezî Haberalma Teşkilatı (CIA) ve Millî İstihbarat Direktörlüğü görevlerini kimlerin üstleneceği de önemli.
ABD basınında, dışişleri bakanlığı için Clinton döneminde bakan danışmanlığı yapmış, emekli büyükelçi ve Carnegie Vakfı Başkanı William J. Burns, Senato Dış İlişkiler Komitesi üyesi ve 10 yıldır Delaware senatörü olarak görev yapan Chris Coons ve emekli büyükelçi ve eski ulusal güvenlik danışmanı Susan Rice’ın isimleri geçiyor.
Savunma Bakanı koltuğuna Irak savaşında yaralanmış ve Obama döneminde Muharipler Bakanı Yardımcısı olarak görev yapmış emekli Yarbay Tammy Duckworth, eski Savunma Bakan Yardımcısı Michele Flournoy ve eski Yurt Güvenliği Bakan Yardımcısı Jeh Johnson aday gösteriliyor.
Biden’ın danışmanlığını yapan ve onun kurduğu bir düşünce kuruluşunun başkanlığını yürüten Antony Blinken Ulusal Güvenlik Danışmanlığı için en çok zikredilen isim.
Yeni dış politika ekibi için basında geçen isimlere bakan birçok Amerikan siyaset bilimcisi, yeni dönemi şimdiden Üçüncü Obama Dönemi olarak nitelemeye başladı. Biden’ın dış politikasının, Trump döneminden en önemli farkı, uluslararası iş birliğine ve çok taraflılığa dönüş olacak. Clinton’ın başkanlığı sırasında başlayan ve Obama döneminde sürdürülen uluslararası problemlere, uluslararası iş birliği yoluyla çözüm bulma yaklaşımını Trump terk etmiş, ‘Önce Amerika’ sloganını dış politikasının da merkezine oturtmuştu. Biden’ın küresel ısınmadan, Covid-19 ile mücadeleye, İran’ın nükleer programından, silahların yayılmasının önlenmesine kadar birçok konuda müttefiklerle iş birliğini öne çıkaracağı düşünülüyor.
Diğer yandan Trump döneminde yükselişe geçen Çin ve Rusya ile ihtilafların Biden döneminde birdenbire ortadan kalkması beklenmemeli. Çin’e karşı çok sert söylemi terk etmesi beklenen Biden, müzakereler yoluyla bu ülkeden kaynaklanan ekonomik tehdidi bertaraf etmeye çalışacak. Rusya konusunda ise NATO müttefikleriyle daha güçlü bir istişare mekanizması hayata geçirilebilir.
Türkiye’de bazı uzmanların dile getirdiğinin aksine Amerikalı uzmanların çoğu Biden’ın Trump döneminde alınan, başta ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması olmak üzere, İsrail yanlısı kararlardan geri dönmesi zor. Zaten ‘İbrahim anlaşmalarıyla’ başlayan yeni dönemde Arap devletlerinin çoğunluğundan da böyle bir talep yok. Biden’ın Suriye yönetimiyle temasa geçerek, bu ülke ile İsrail arasında bir barış anlaşması yapılması için çaba gösterebileceğini söyleyenler de var.
Diğer yandan, ekibinde yer alan çok sayıda insan hakları ve demokrasi aktivistine rağmen Biden’ın, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi devletlere bu konularla ilgili gerçek anlamda bir baskı uygulaması da söz konusu olmayabilir.
Türk-Amerikan ilişkileri Biden dönemine ciddi bir yükle giriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin elebaşı Gülen ve terörist örgütünün üyeleri -Türkiye’nin tüm hukuki girişimlerine rağmen- ABD tarafından misafir edilmeye devam ediyor. ABD’nin FETÖ konusunda somut ve dişe dokunur bir adım atması ilişkilerde yepyeni bir sayfa açılmasının ön şartlarından biri. Bu olmadığı takdirde iki ülke arasında güven esasına dayalı yeni bir ilişki modeli geliştirilemez. Aynı şekilde Suriye’nin kuzeyindeki YPG-PKK terör mensuplarına verilen desteğin kesilmesi de ilişkilerde yeni bir başlangıç için diğer bir ön şart.
Kongre tarafından onaylanan S-400 alımıyla ilgili yaptırımlar giderayak Trump tarafından uygulamaya sokulmazsa, Biden’ın ilk yapacağı işlerden biri bu olacak. Türkiye’nin F-35 programına geri dönüşü ve Halkbank gibi konularda da Biden’ın ve ekibinin, Trump ve ekibinden daha yapıcı davranacağını gösteren bir emare yok.
Yine de başta terörle mücadele, Doğu Akdeniz enerji kaynakları, Avrupa güvenlik mimarisi, Libya ve Afganistan’ın geleceği olmak üzere iki ülke arasında iş birliği yapılabilecek bir dizi konu mevcut.
Biden ve daha önceki hükûmetlerde görev almış çalışma arkadaşları Türkiye’yi iyi tanıyorlar. Ankara için de Biden yönetiminin öncelikleri herhangi bir sürpriz içermiyor. Dolayısıyla karşılıklı çıkara ve müttefikliğin gerektirdiği asgari güvene dayalı, nispeten az krizin yaşanacağı bir ilişki isteniyorsa her şeyden evvel diyalog kanallarının her seviyede açık olması gerekiyor. Biden ve arkadaşlarının üstenci, yaptırımcı, tek taraflı ve talepkâr bir tavırla Ankara ile ilişkileri yürütmeye çalışma gibi bir yanlışa düşmeleri, Obama döneminde gerçekleşen 15 Temmuz hainliğinin hatırası hâlâ taze iken, Türk kamuoyundaki ABD imajının daha da aşağı gitmesinden başka bir netice doğurmayacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.