CAATSA yaptırımları

A -
A +
ABD Başkanı Donald Trump’ın koltuğunu Joe Biden’a devretmesine altı hafta kala Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarının uygulanması kararını imzaladığı haberleri geliyor.
Bu yaptırımların elbette hiçbir kabul edilebilir tarafı yok. Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik ilişkisinin tabiatına aykırı olması bir yana, yaptırımların hedefinde Rusya bulunurken, güya Rusya ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle Türkiye’nin cezalandırılmak istenmesi çok büyük bir haksızlık.
Yaptırımlar CAATSA Kanunu'nun 231. maddesinde düzenlenen “Rusya federasyonu hükûmetinin istihbarat ya da savunma kurumlarıyla ilişki kuran kişilere yönelik yaptırımların uygulanması” hükmüne dayandırılıyor. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması, yaptırım kararının temel gerekçesi olarak gösteriliyor.
Bu yaptırımların tek amacı, Türkiye’nin ABD dışındaki bir ülkeden savunma teçhizatı almasını ABD’den icazete bağlamak. Zira ABD, Türkiye gibi bir NATO ülkesinin Amerikan silah şirketlerince üretilenlere denk ya da onlardan daha üstün kapasiteye sahip savunma ekipmanları almasının, kendi şirketlerinin dünyadaki pazar payları üzerinde olumsuz tesir doğuracağını düşünüyor. Bir yandan Türkiye’yi Rusya’dan alımları dolayısıyla cezalandırmayı ve gelecekteki benzeri teşebbüslerden caydırmayı hedeflerken, diğer yandan da başka ülkelere gözdağı vermek istiyor.
ABD karar alma mekanizmalarında baskı ve çıkar gruplarının büyük rolü var. Dış politika söz konusu olduğunda, savunma ve enerji firmalarıyla etnik lobilerin ön planda olduklarını biliyoruz. Rusya için CAATSA yürürlüğe girdiğinden bu yana Türkiye’yi de bu kapsam içine sokmaya çalışanların başında Amerikan silah firmaları yer aldı. Onlara da Ermeni ve Rum lobisi ile FETÖ destek verdi. Musevi lobisi de boş durmadı. Yaptırımlar Kongre’de onaylanırken üretilen gerekçelere bakıldığında, söz konusu çevrelerin parmak izlerini her satırda görmek mümkün.
Türkiye egemen bir devlet olarak kendi savunma planlarından bu yaptırımlar dolayısıyla vazgeçecek değil. Fakat Türk-Amerikan ilişkilerinin de üzerinde biriken yüklerden artık yavaş da olsa kurtulması zamanı geldi. Yaptırımlar uygulandığında son derece olumsuz bir seviyeye gerileyecek olan ikili ilişkilerin, geldiği bu noktadan yukarıya doğru çıkarılması için atılması gereken dört temel adım var.
Birincisi, en geç Şubat 2021’de Türkiye ile ABD arasında dışişleri, savunma, güvenlik ve istihbarat birimlerinin katılacağı “İttifakın Problemleri ve Çözüm Yolları” toplantısının yapılması. Diyalog olmadan, hiçbir meselenin halli mümkün olmadığından evvelemirde bu mekanizmanın kurulması elzemdir. Periyodik olarak toplantılarla en geç haziran sonuna kadar masada duran meselelerin bir bölümünde ilerleme kaydedilebilir.
İkincisi, kasımdaki seçimlerden sonra yeniden şekillenen ABD Kongresi üyelerine, başta FETÖ’nün illegal faaliyetleri ve terörist eylemleri, Suriye’deki PYD-PKK ilişkisi, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının hakça paylaşımı ve Türkiye’nin uluslararası terörizmle mücadeleye verdiği katkı olmak üzere hızlı ve kapsamlı bilgilendirmeler yapılmalıdır.
Üçüncüsü, Türkiye’nin Washington’daki dostlarının sayısını artırması gerekir. Washington’da işler “yerel dostlarla iş birliği” üzerinden döner. Ermeni, Rum ve FETÖ lobisini dengeleyebilecek tek lobi Musevi lobisidir. Türkiye İsrail ile Doğu Akdeniz’de enerji iş birliği başlatırsa, 2010’a kadar çoğu kez Türkiye’nin yanında yer alan ama daha sonra karşı cepheye geçen Musevi lobisinin tavrı değişebilir.
Dördüncüsü, CAATSA yaptırım kararlarına rağmen Türkiye’nin ABD savunma sanayii şirketleriyle ilişkileri, kendi stratejik tedarik planlamaları çerçevesinde devam edecektir. Başta F-35 uçağının ortak üretimi olmak üzere, Türkiye’nin parasını vererek dâhil olduğu projelerdeki hakları sonuna kadar savunulacaktır. Çıkar odaklı Amerikan silah firmalarının Türkiye gibi bir alıcıyı tamamen kaybetmeyi göze alamayacakları da bir gerçektir.
Türkiye’nin atacağı adımların meyve verebilmesi ise ABD’de Başkanı, dışişleri ve güvenlik bürokrasisi ve Kongre’nin Türkiye’yi cezalandırma odaklı yaklaşımı bir kenara bırakarak, diyaloğa açık ve empati yapmaya hazır rasyonel bir ilişki modeline geçmelerine bağlıdır. Yeter ki, yeni bir başlangıç istensin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.