MEVLİD KANDİLİNDE SEVİNENLERİN HİKÂYESİ

A -
A +
Osmanlılar zamanında Mevlid Kandili tatil olduğu gibi, fevkalâde ihtişamlı merasimlerle kutlanırdı...
 
Kıbrıs’a ilk gittiğimde, Mevlid Kandili’nin tatil olması beni şaşırtmıştı. Bu Osmanlı âdetine İngilizler bile dokunmamıştı. Osmanlılar zamanında Mevlid Kandilleri tatil olduğu gibi, fevkalâde ihtişamlı merasimlerle kutlanırdı. Bütün Müslüman devletlerde de Mevlid Kandili coşkulu bir bayram idi.
İnsanlar peygamberlerinin doğum gününe her zaman tazim etmiştir. Müslümanlar da Hazret-i Muhammed’in dünyayı teşrif tarihi olan Rebiülevvel ayının 12. gecesine kıymet verirdi. Görülüyor ki, doğum günü kutlamak, aslında gayrı müslim âdeti değildir. Mevlid, doğum demektir.
Ârifler demiştir ki, Mevlid gecesi, Kadir gecesinden bile üstündür; zira onun varlığı buna bağlıdır. Bu gece bir yeğeni olduğunu öğrenen Ebu Leheb sevincinden müjde olarak haberi getiren cariyesi Süveybe’yi yeğeni Muhammed’i emzirmesi mukabili azatlamıştı. Sonradan biraderi Abbas rüyada gördü ki, Mevlid geceleri, azabı hafiflemekte; parmağından çıkan bir suyu içerek serinlemektedir. Ya Mevlid Kandili’nde sevinen Müslümanın hâli nice olur? (Hâfız İbn Cezerî).
 
Mevlid Cemiyeti
 
Resûlullah aleyhisselâm da bizzat bu günde, eshâbıyla oturup, doğumu esnasında olan hâdiseleri anlatır; ziyafet verip sadaka dağıtırdı. Hassan bin Sâbit, Abdullah bin Revâha, Kâb bin Züheyr gibi sahabîler, peygamberi öven şiirler söylerdi. Hazret-i Ebu Bekr ve Ömer de zamanlarında böyle yapardı. Demek ki bazılarının zannettiği gibi mevlid okumak bid’at, yani sonradan çıkmış bir âdet değildir.
Bu gün Müslümanlar güzel elbiseler giyip kokular sürünür; evini temizleyip süsleyerek, çıralar (kandiller) yakardı. Ma’ruf Kerhî, bunu yapanların, kıyamet günü peygamberlerin büyükleri ile haşr olunacağını söyler. Hasan Basrî, “Ah, Uhud Dağı kadar altınım olaydı; Mevlid gecesinde Fahr-i âlem aleyhisselâmın teşrifi şerefine sarf edeydim de sevincimi göstereydim” derdi.
İslâm âleminde gücü yetenler Mevlid cemiyetleri tertipleyip, güzel sesli hâfızlara kasideler okutur; insanlara yemek, şerbet, tatlı dağıtırdı. Gücü yetmeyen evinde oturup Mevlid kasidelerini bizzat okurdu. Sırrî Sekatî, “Mevlid okunan yere giden, sanki Cennete gitmiştir” buyurur. Süyûtî der ki: “Hangi evde Mevlid okunursa, kıtlık, vebâ, âfet, hased, belâ, nefret, nazar o evden kalkar. Böyle yapanın kabirde suali kolay olur.”
Kaside okunurken ortaya su, tuz ve para konurdu. Böylece o paranın temizlendiğine inanılır; diğer paralarla karıştırılırsa onların da faydalanacağı ve sahibinin fakir düşmeyeceği umulurdu. Tuz da diğer tuza karıştırılarak bununla pişecek yemeklerin bereketlenmesi düşünülürdü. Mevlid şekerleri de Mevlid okunurken bereket için dinleyenlerin önüne konurdu.
 
Senenin Bereketi
 
Mevlid okumak, peygamberi övmek olduğu için ibâdet sayılır. Vehhâbîlerden başka mevlide karşı çıkan olmamıştır. Peygamber sevgisini hatırdan çıkarmamak için hiç değilse senede bir defa okunur. Nazım şeklinde söylemek efdaldir. Kur’ân-ı kerim çok faziletli olduğu hâlde, dinleyen gafil bulunabileceği için, Mevlid okumak, emr-i maruf ve neşr-i muhabbet için dinleyene daha faydalı olabilmektedir.
Resûlullah’ın doğum anını anlatan “Geldi bir akkuş kanadıyla revan, arkamı sığadı kuvvetle heman” beyiti okunurken, herkesin hürmeten ayağa kalkması, İmam Sübkî’den gelen bir âdet olmuştur.
İmam Muhammed Bâkır, Mevlid okumak için sevdiklerini toplar; onlara ve fakirlere yemek yedirir idi. İmam Süyûtî de böyle yapar ve yapılmasını tavsiye ederdi. Nitekim Mısır’da Mevlid cemiyetleri çok parlak bir gelenektir. Kettânî der ki: “Bu geceye hürmet etmek, sevinmek, bütün senenin bereketli olmasına sebep olur.”
Selçuklu atabeylerinden ve Salâhaddin Eyyûbî’nin eniştesi Erbil Meliki Muzafferüddin Ebû Said Gökbörü, hükümdarlardan en evvel Mevlid cemiyetleri tertip eden zât olarak bilinir. Ömrü boyunca her sene bu vesileyle binlerce insana yemek yedirir, hediye ve sadakalar dağıtırdı. 5 bin koyun, 10 bin tavuk keser; sofraya 100 bin tabak çıkarır; herkese şanına göre hil’atlar giydirirdi. Mevlid için 300 bin altın sarf ederdi. 1232’de Haçlılarla yapılan Akka muharebelerinde şehid oldu.
 
 
Mevlid Alayı
 
Osmanlılar zamanında padişahın ve bütün devlet ricâlinin resmî kıyafetleriyle hazır bulunduğu tantanalı Mevlid alayı yapılırdı. Bu, devlet merasimlerinin en önde gelenlerindendi. Önceleri Ayasofya, sonraları Süleymaniye, daha sonra Sultan Ahmed Câmilerinde, Sultan Aziz devrinde Ortaköy ve Sultan Hamid devrinde de Yıldız Câmii’nde Mevlid okunur; herkese hurma ve şeker dağıtılırdı.
Mevlidhân ve hizmetkârlara hediyeler; fakirlere sadakalar dağıtılırdı. Ayrıca sarayda hem mâbeyn dairesinde, yani padişah ofislerinde, hem haremde Mevlid okutulur, padişah da bulunurdu. Bazen bir yerde okutulur; kafes arkasından harem halkı da dinlerdi.
Sarayda güzel sesli hususî hünkâr mevlidhânları vardı. Hân, Farsça ‘okuyan’ demektir. Meselâ Sultan Aziz devrinde Said Paşa İmamı diye meşhur hünkâr mevlidhânı Hasan Rıza Efendi güzel sesiyle ve içli okumasıyla meşhurdu. Kimsenin davetine gitmezken; sadece fakir ve garipleri kırmayıp bir şey beklemeksizin Mevlid okurdu.
 
 
Süleyman Çelebi unutulur mu?
 
Cenâb-ı Peygamber’in tevellüdü vesilesiyle nice Mevlid kasidesi yazılmıştır. Hicaz’da Mevlid-i Berzencî meşhurdur. Orada şeker yerine hurma dağıtılır. Türkçe Mevlidler de pek çoktur. En meşhurunu Bursa Ulucâmi İmamı Süleyman Çelebi 1409 yılında yazmıştır.
Rivayete göre bir Acem vâiz, Bakara sûresinin “Peygamberler arasında tefrik yapmayız” meâlindeki 285. âyetini tefsir ederken, Muhammed ile İsa aleyhimesselâm arasında hiçbir fark ve üstünlük olmadığını söyleyince, cemaatten birisi kalkıp, “Ey câhil! Peygamberler arasında peygamberlik vazifesi cihetiyle fark yoktur. Hepsini peygamber kabul etmek lâzımdır. Ama Sevgili Peygamberimiz, elbette bütün peygamberlerden üstündür” diyerek aynı sûrenin “Peygamberlerin bazıları bazılarından üstündür” meâlindeki 253. âyetini okudu.
Bu hâdise, Süleyman Çelebi’yi çok hislendirip, Vesiletü’n-Necât (Kurtuluş Vesilesi) adındaki meşhur Mevlid kasidesini kaleme almasına vesile oldu. Edebî değeri yüksek; ayrıca çok samimi bir eserdir.  Münâcât (yakarış), velâdet (doğum), risâlet (peygamberlik), miracrıhlet (vefat) ve duâ kısımlarından müteşekkildir.
Mevlid, ehl-i sünnet itikadını anlatan ve muhabbet aşılayan emsalsiz bir eserdir. Uzun olduğu için Mevlidlerde ekseri münâcât, velâdet, mirac ve dua kısımları okunur. İslâmiyette matem olmadığı için, vefat bahsi okunmaz. Aralarda aşir (Kur’ân-ı kerimden âyetler) ve ilahiler okumak âdettir. Eskiden Mevlidin her beyitinin sonunda, zâkirler hay diye zikrederdi.
Bu vesileyle okuyucularımızın ve bütün âlemin mevlid kandili mübarek olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.