OSMAN GAZİ TÜRBESİNDE BİR YUNAN SUBAYI

A -
A +
Yunan ordusu Bursa’yı işgal ettiği zaman, Yüzbaşı Sofoklis, Osman Gazi türbesine gidip, sandukayı tıklatarak “Kalk da Bursa’yı kurtar” dediği kulaktan kulağa yayılmıştır...
 
 
Osmanlı Devleti’nin ilk payitahtı Bursa, 8 Temmuz 1920 tarihinde saat 3 sularında Yunan kuvvetlerince işgal edilmiştir. Haberi, 56. tümen kumandanı Miralay Bekir Sami ve Bursa Valisi Hacim Muhiddin Bey Ankara’ya bildirdi.
Böyle ayrıca bir sembolik kıymeti bulunan şehrin işgali, millî vicdanlarda ciddi bir sadme (travma) meydana getirdi. Meclis kürsüsüne matem işareti olmak üzere siyah bir örtü çekildi.
Bursa milletvekili Baha (Pars) Bey kürsüye çıkarak, Namık Kemal’in “Düşman vatanın bağrına dayamış hançerini/Yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini?” şiiriyle hissiyatını terennüm etmiştir. Âkif’in meşhur Bülbül şiiri de bu vesileyle yazılmıştır.
 
Kulaktan kulağa...
 
Hâdise millî vicdanda o denli yara açmıştır ki, efsanelere bile mevzu olmuştur. 1956’da Resimli Tarih Mecmuası’nda Tahsin Ünal tarafından yazılan ve Münif Fehim’in çizdiği bir resimle tasvir edilen bu efsaneye göre, Bursa’ya ilk giren Yunan birliklerinin başındaki Yüzbaşı Sofoklis Venizelos, Osman Gazi’nin Tophane’deki türbesine gidip sandukasını tekmeleyerek “Kalk Osman, kalk da vatanını kurtar” demiştir.
Yazıda, bunu Sofoklis’in yanındaki bir dindar Yunan subayının görüp; mezara hürmetsizlik olarak değerlendirdiği ve bunu bir Bursalı Rum dostuna anlattığı hikâye ediliyor. Bu Yunan subayı kimdir, anlattığı Rum dostu kimdir, bu kime anlatmıştır, burası meçhuldür.
Ancak evvela Bursa, ardından Yunan işgalindeki Batı Anadolu halkı ve askerî birlikler arasında ağızdan ağıza yayılmıştır. Hatta hadisenin kahramanının rütbesi düşük görülmüş olacak ki, hikâyenin başka versiyonlarında Yunan prensi, hatta Yunan kralına dönüştürülmüştür...
 
''Camilerin ahır olacak!''
 
Küçük Asya Macerası’nın mimarı Yunan diktatörü Elefterios Venizelos’un 25 yaşındaki oğlu Topçu Yüzbaşısı Sofoklis’in Osman Gazi hazretlerinin sandukası başında çekilmiş bir resmi, o zaman Türk ve Yunan gazetelerinde neşredilmişti. 
Sadece o değil, Yunan subay ve askerleri bir zafer hatırası olarak türbeye gidip resim çektirerek memleketlerine yollardı. Aslında bu hatıra fotoğrafı, her yerde işgalci askerlerin yaptığı sıradan bir şeydir. Üstelik muzaffer askerler küstahlıkta da birincidir.
Mecmuadaki yazıya göre, Sofoklis ayağının tozuyla doğrudan türbeye gidip etrafını dolaştıktan sonra, ayağıyla birkaç defa hızla vurarak kapıyı açmış, çizmesinin ucuyla sandukaya vurarak ağza alınmaz küfürler savurmuş.
Sonra karşısında biri varmış gibi kılıcını havaya kaldırarak, “Kalk hey koca Türk! Karşıma geç! Seninle vuruşalım! Irkımın intikamını alıp seni tekrar geberteyim ki bir daha hortlamayasın. Bak! Kurduğun devleti yıktık! Bursa’yı hakiki sahibine iade ettik. Yakında türben mezbele, camilerin ahır olacak” demiş.
OSMAN GAZİ TÜRBESİNDE BİR YUNAN SUBAYI
Sonra bir ayağını sandukanın üzerine koymuş. Kılıcına dayanmış. Bir Donkişot tavrı ile resim çektirmiş. Arkasına da “Ordularımızın Bursa’yı fethederek şehre yerleşmiş olduklarının resmidir. Osmanlı Devleti’ni kuran Osman, ayaklarımın altında yatıyor” diye yazıp Atina’ya göndermiş.
Osman Gazi türbesine gidenler bilir; sanduka, üzerine ayakla basılamayacak kadar yüksektedir. Sofoklis’in çektirdiği resim ise eldedir. Hiç de anlatıldığı gibi bir poz görülmemektedir. Bu da anlatılanların sıhhati hakkında şüpheleri güçlendirmektedir.
 
Farklı versiyonlar
 
Hikâyenin benzer versiyonları vardır. I.Cihan Harbi’nin sonlarında Suriye cephesinde Osmanlı ordusunu mağlup ederek Filistin ve Suriye’nin önünü açan İngiliz Generali Allenby’nin Kudüs’te Salahaddin Eyyubi'nin kabrini tekmeleyerek benzer şeyleri söylediği rivayet olunuyor.
Hâlbuki Salahaddin’in kabri Şam’dadır. Bu sözün Şam versiyonunu Mart 1958’de Mısır diktatörü Nâsır Şam’a geldiğinde uydurmuş; sonra dillere düşmüştü. Allenby’nin zaferden çok sonra Mayıs 1919’da geldiği Şam’da Salahaddin Türbesi’ne gittiğine dair bir bilgi yoktur. Wavell’in meşhur Allenby biyografisinde de geçmez...
Bir başka rivayete göre 1920’de Şam Fransızların eline düşünce, General Gouraud’nun, Salâhaddin’in kabrine ayağıyla veya elindeki asa ile birkaç defa vurup, “Haçlı Seferi asıl şimdi bitti! Uyan Salahaddin! Biz döndük!” dediği anlatılır. Hâlbuki Gouraud, L’Illustration mecmuasındaki bir yazıdan öğrenildiğine göre, Emevi Câmii’ni ziyaret etmiş; ama Salahaddin Türbesi’ne girmemiş; bir limon ağacı altında beklemişti.
Bu rivayeti ilk olarak, 1920’de Şam’da bulunan tarihçi Louis Garros ve 1938-1940 arasında Suriye’de bulunan subay Gabriel Puaux isim vermeden naklediyor. Bu sözü söyleyerek bir başka General Mariano Goybet, daha evvel Şam’a girmişti. Bu sözü o söylemiş olabilir.
İşgal kuvvetlerinden bir yüzbaşının, hem de Venizelos’un oğlunun, muzaffer bir edayla kolunu sanduka etrafına dolayarak poz vermesi, hürmetsizlik olarak kâfi görülmüştür. Buna sandukayı tekmeleme sahnesinin de eklenerek, hâdisenin millî vicdanlardaki travmayı artıracağı ve halkın işgalcilere olan reaksiyonunu güçlendireceği düşünülmüş olmalıdır. Bunda Salahaddin Türbesi Efsanesi’nden istifade edildiği açıktır...
Zaman içinde konsepte göre hikâyede çeşitli değişiklikler ve ilaveler de yapılmıştır. Mesela bir rivayette Sofoklis fotoğrafçının gelmesini beklemiş; sonra bir manga askerle kale burcuna saldırır gibi türbeye saldırmış; yüklendiği tahta kapı çatırdayıp devrilmiş; sandukayı görünce irkilmiş; sonra türbede içki âlemi tertiplemiş; sonra sarhoş olup çizmeleriyle üç defa sandukayı tekmelemiş; kılıcını havada sallayarak, “Kalk ey koca sarıklı! Kalk da torunlarının hâlini gör! Kurduğun devleti yıktık. Seni öldürmeye geldim!” diye bağırmış.
 
''Osmanlıdan kurtulduk''
 
Anlatılan doğru olsa bile Sofoklis’in yaptığından daha vahimi türbenin başına sonra gelenlerdir. Cumhuriyet devrinde tamamen ziyarete kapatılan ve harabiyete terk edilen türbenin önüne bir taş dikilmiştir. Taşa, “Burada yatan askerin şehit düştükleri muharebe, öyle muazzam bir zaferle nihayet bulmuştur ki, neticesinde Bursa ikinci defa fethedilmiş ve kadim Osmanlı Hükûmeti nihayet bularak Hükûmet-i Cumhuriyetimiz teessüs etmiştir” şeklinde Sofoklis’in bile duysa hayrete düşeceği bir yazı yazılmıştır.
Bursa’nın Yunanlardan kurtulmasıyla neticelenen zaferle Osmanlının da sona erdiğini beyan eden bu ibare ile Sofoklis’in sözlerinin birbirinin aynısı olması vahimdir. Bundan birkaç sene evvel kitabenin kaldırılması için belediye karar almış; 2013’te de kaldırılmıştır.
 
 
''Ben emrettim!''
 
Yunanlar, Bursa’yı hiç mukavemetle karşılaşmadan işgal etmiş; şehirdeki millî kuvvetler de kurşun atmadan geri çekilmişlerdi. Bu hâdise Ankara meclisinde ciddi münakaşalara sebebiyet verdi. Milletvekilleri hükûmeti, Bursa’yı düşmana teslim etmekle ithama kalkıştılar. Hatta Antalya milletvekili Hamdullah Suphi (Tanrıöver) kürsüye çıkıp Gazi ile söz düellosuna cüret etti.
Bunun üzerine Gazi kürsüye çıkıp, “Efendiler; Bekir Sami Bey Bursa’yı terk etmemiştir ve ben kendi imzam tahtında Bursa işgal edilmeden evvel emir verdim. Harekâtı askeriyenin istilzam ettiği hareketin doğrusu Bursa’yı terk etmek idi” diyerek bunun bir strateji olduğu istikametinde cevap vermiştir. (TBMM Zabıt Ceridesi, cild 3, içtima 48, 14 Ağustos 1336, celse 2, sayfa 227)
Bunu Kılıç Ali de hatıralarında anlatır. Bu strateji nedir? Bursa gibi sembolik kıymeti yüksek bir şehrin işgali, halkın Ankara hareketi etrafında daha sıkı kenetlenmesini temin etmiştir.
20 Temmuz 1920 tarihinde başlayan Bursa’daki Yunan işgali 11 Eylül 1922 tarihinde sona erdi. Meclis kürsüsüne örtülmüş olan pûşide-i siyah, o tarihte Gazi’nin talimatıyla kaldırıldı.
 
 
Tekme ve çelenk
 
Elefterios Venizelos’un ikinci oğlu Sofoklis (1894-1964), Türk-Yunan Harbi’nden sonra ordudan istifa etti. 1920 seçimlerinde babasının partisi Liberal Parti'den milletvekili seçildi. 1941 yılında Yunanistan Alman birlikleri tarafından işgal edildikten sonra, Kahire'de kurulan sürgündeki Yunan hükûmetini temsilen ABD büyükelçisi tayin edildi.
Yunanistan’da politika bir aile işi olduğundan, 1943 yılında hükûmette bakan, 1944 yılında ise başbakan oldu. II. Dünya Savaşı bittikten sonra, Yunanistan’a döndü. Liberal Parti reisi Themistoklis Sofulis’in yardımcısı oldu. Harbden sonra Yorgo Papandreu liderliğinde kurulan ilk hükûmette bakan olarak yer aldı. Daha sonra 2 kere başbakanlığa getirildi. 1950’li yıllarda Atatürk’ün Etnografya Müzesi’ndeki naaşını ziyaret etti ve çelenk koydu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.