Kayıtsız kalmaya başlamışsak eyvah!..

A -
A +
Fernando Pessoa "Huzursuzluğun kitabı" eserinde şöyle yazmış: "Adam etrafına kayıtsızdı, bu derecede kayıtsızlık ancak çok fazla acı çekenlerde olur..."
 
Kitabı her okuduğumda bu cümleye birkaç defa bakarım. "Acaba biz de mi böyleyiz" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ne demek istediğimi açıklayayım: Geçen hafta perşembe günü Twitter'da bir anket gerçekleştirdim. Anketin seçenekleri şöyleydi:
 
Merkez Bankası ne yapacak?
-Faizi sabit tutacak
-Faizi düşürecek
-Faizi artıracak
-İlgilenmiyorum
 
Yaklaşık 4 saat içinde 15.000'den fazla kişi ankete katılırken, "ilgilenmiyorum" şıkkının uzun süre ikinci seçenekte kalması dikkat çekiciydi. Vatandaşlar artık Merkez Bankası faizine karşı duyarsız hâle gelmeye mi başladı, yoksa hayat gailesinden dolayı mı bu seçeneği işaretlediler bilemiyorum. Bu arada "sabit tutacak" seçeneği, Ankara'dan verilen mesajlara rağmen açık ara birinci geldi diyebilirim.
 
Bir yıl önce ekonomi yönetimi "faizleri yükseltmeyeceğiz" derken "düşüremeyeceğiz" demek istiyordu. Bu sebeple uzunca bir süredir yüksek enflasyona rağmen politika faizi %14'te sabit kaldı. Bugün ise ankete katılanlar anlaşılan şu mesajı vermişler: "Düşürmeyi bırakın hayal etmek bile imkânsız." Yani cesur söylemlere rağmen büyük bir çoğunluk dünyada faiz artışı furyası başlamışken TCMB'nin faizi düşüreceğine ihtimal vermemiş gözüküyor...
 
Yaz aylarında döviz bolluğunun yaşanacağını ve Körfez ülkelerinden para geleceğine dair yorumlar sarf edilirken, bunların bir kısmının fazla kestirmeci ifadeler olduğunu söylemem gerekiyor. Suudi Arabistan bölgede ABD'nin haberi olmadan herhangi bir ülke için kendi başına tasarrufta bulunamaz. İlişkilerin olumluya döndüğü muhakkak, ancak Türk hükûmetine müttefikler üzerinden ABD'nin mesaj verdiği konuşuluyor. Söylentilere göre seçimlere kadar Türkiye'yi rahatlatacak bir hamleye müsaade etmeyecekler...
 
Cumhurbaşkanı'nın seçimlere doğru kabinede değişiklikler yapacağı ve Batı ile münasebeti güçlü olan bakanlıklara ilişkileri güçlendirecek isimler atayacağına dair söylentilerin arttığı da malum. Aslına bakılırsa dış siyasetteki katı duruşun yumuşaması neticesinde, eski politikanın destekçisi olan isimlerin bir süre dinlendirileceği beklentisi her zaman vardı. Bu sebeple birçok kişi her hafta perşembeyi cumaya bağlayan gece Resmî Gazete'ye bakmayı âdet edindi diyebilirim...
Merkez Bankası'nın dünkü kararı, mevcut politikada devam edileceğini gösterdi. Ancak biriken gazı, ihracatçının dövizlerini ya da SWAP’la oluşturulmuş rezervlerden satarak salmanın yan etkilerini bu politikayla bertaraf edemeyiz. Bunun altını ciddiyetle çiziyorum.
 
Şimdi gelelim dövizle ilgili kararlara...
 
Daha önceki yazılarımda "dövize endeksli hayatımız" ile ilgili birçok analizde bulunmuştum. Okul ücretlerinden kiralara, seyahat masraflarından spora kadar her yerde dövize endeksli bir hayat sürdüğümüzü örneklerle anlatmıştım. 
 
Yerli girdi kullanılan sektörlerde bile dövize endeksli tedarik yapıldığını, sektörlerin tamamında çoğu zaman döviz kurlarında da hızlı yükselen fiyatlar olduğuna şahitlik ettiğimizi defalarca söyledik. Bilgisayardan cep telefonuna, otomobilden kahveye, tarım ürünlerinden iğne ipliğe kadar birçok ürün ya ithal olduğu ya da dünya fiyatlarına endeksli olduğu için sürekli yükseliyor. Bunun karşısında bireylerin ve firmaların parasal kaynaklarını fiyat artışlarına karşı koruma imkânı pek kalmıyor. Mecburen bir kenarda döviz tutuyorlar, ya da eldeki kaynaklarla fiyatı sürekli yükselen malları stoklamaya çalışıyorlar. Kim ne derse desin mal stoklamak, döviz biriktirmekten daha fazla ekonomiye zarar veren bir davranış. Ancak alınan son kararlar firmaları ve bireyleri maalesef bu yola sevk edebilir! 
 
Bir haftadır ekonomi haber kanallarında son karardan etkilenecek borsada işlem gören firmaların analizleri paylaşılıyor. Özellikle zor zamanlar için kenara döviz koymuş olan veya istikrarlı ihracat geliri olan firmalar her zaman gözde yatırım seçeneği oluyordu. İhracat dövizleri ile alınan kararlar ve geçen cuma günü alınan karar bu görünümü radikal şekilde değiştirecek. 
 
Bu konuda "gayet güzel oldu, dövizle işi olmayan firmalar döviz istiflemesin" diye yorum yapanlar var. Normal şartlarda haklı bir serzeniş ancak, ilk satırlarda bahsettiğim çapraz okumayı gerçekleştirmeden yapılan bu yorumlar oldukça sığ kalıyor. Türkiye'de dövizle işi olmayan hiç kimse yok, banka faizleri de yükselen fiyatlara karşı kimseyi korumuyor. Bundan sonra yastık altında döviz tutanlar, bankada döviz tutanlar ve nihayetinde döviz alımlarıyla ilgili de düzenlemelerin geleceğini tahmin ediyorum. 
 
Tabii, bunu sadece ben düşünmediğim için firmaların büyük bir çoğunluğunun döviz kazançlarını yurt dışında tutmak için yepyeni mekanizmalar bulacaklarını tahmin ediyorum. Eğer dövizle ilgili alınan kararlar daha da sertleşirse, "resmî kur" ve "piyasa kuru" gibi daha önce farklı ülkelerde test edilmiş ama çalışmamış uygulamaları da tecrübe edebiliriz. Bunlar elbette arzu edilen gelişmeler olmaz. 
 
Kambiyo işlemlerini düzenleyen 32 sayılı karar, esasında devlete ve piyasaya esneklik sağlayan bir özelliğe sahipti. Ancak söz konusu mevzuata farklı bölgelerden müdahale yapıldığında, kambiyo düzenlemelerinin esnekliği sadece kâğıt üzerinde kalıyor. Son atılan adımlar, döviz rezervleri konusunda endişelerin zirve yapmış olduğunu da gösteriyor bana göre.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.