Alanda varsanız, masada varsınız

A -
A +
Son bir hafta içinde baş döndüren bir diplomasi trafiğine şahit olduk. Neredeyse dış politika gündemimizi meşgul eden önemli başlıkları kiminle görüşmemiz gerekiyorsa onlarla görüşme gerçekleştirildi.
Önce 14 Haziran’da NATO’nun Brüksel zirvesi,
Ardından 15 Haziran’da Azerbaycan, özellikle Ermenistan işgalinden kurtarılan tarihî ŞUŞA ziyareti,
Akabinde 17 Haziran’da Antalya’da Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Zirvesi
Ve en son olarak Antalya Diplomasi Forumu ile bir haftalık diplomatik trafiğin sonlandırılması.
Bu trafiğin yoğunluğu tek başına anlamlı olmayabilir. Kimlerle hangi konuları ele aldığınız, muhataplarınızın tavırları, diplomasi masasındaki yeriniz, görüşmelerin içeriği ve sizin açınızdan nasıl sonuçlandığı daha önemlidir.
 
NATO Zirvesi’nde ortaya çıkan resimde, Türkiye’nin son yıllarda dış politikada attığı olumlu adımlarının yansıması fazlasıyla kendini hissettirdi.
Özellikle 2013 itibarıyla kendi çevresinden uzak tutulmaya çalışılan Türkiye’nin tam tersi çemberi yararak bunu nasıl kazanca dönüştürdüğünü ve diplomatik masada önemli bir yer edindiğine şahit olduk.
Zirvede hem NATO hem de NATO’nun önemli üyeleri için Türkiye’nin vazgeçilmez bir müttefik olduğunun resmi verildi.
ABD ile sorunlu başlıklar devam etse de belli konularda birlikte çalışma ve diyaloğu sürdürme konusunda mutabakat öne çıktı.
Zirve öncesine kadar her fırsatta Türkiye karşıtlığı yapmaktan uzak durmayan, Türk askeri unsurlarının Libya’dan çıkarılması için ABD Başkanı Biden nezdinde kulis yapan Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye ile Libya ve Suriye’de ortak çalışma isteğini belirtti.
ABD, AB ve NATO üyelerinin Türkiye yaklaşımını gören Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in söylemlerini yumuşatarak diyalog zeminine yaklaştığını gördük.
 
Almanya Şansölyesi Merkel son yıllarda Türkiye’ye karşı takındığı olumlu tavrı zirvede de sürdürdü. Hatta zirve sonrasında yaptığı açıklamada “…belirli konuları birlikte şekillendirmek istiyorsak birbirimize bağımlıyız” diyerek Türkiye’nin AB açısından ne anlama geldiğini ifade etmiş oldu.
Özellikle Türkiye’nin yakın çevresiyle ilgili konularda göz ardı edilemeyeceği, istemeseler dahi mutlaka diplomasi masasında sağlam bir yerinin olması gerekliliği netleşmiştir.
 
Tabii ki bunlar durup dururken olmuyor.
İlk önce terörle sıkıştırılmaya, 15 Temmuz 2016 tarihinde ise iradesi doğrudan gasbedilmeye çalışılan Türkiye buna müsaade etmedi.
Akabinde, içeride güçlü bir şekilde sahip çıktığı iradesini hayati çıkarlarını korumak için yakın çevresine yansıtma sürecini devreye soktu.
Suriye üzerinden operasyon yapılmaya çalışılırken, Türkiye karşı atağa geçerek içeriden ve dışarıdan tüm karşı çıkışlara rağmen Suriye’ye Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarını gerçekleştirdi.
Hiç beklenmediği anda BM’nin tanıdığı Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti’yle önce deniz yetki alanlarının sınırlandırılması dair ve akabinde askerî anlaşma imzalanarak Mağrip’te önemli bir konum yakaladı, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı oyunu bozdu.
Irak’ta ara verilmeden teröre karşı yürütülen Pençe-Şimşek ve Pençe-Yıldırım harekâtlarıyla Irak topraklarında teröre müsaade etmeme kararlılığını sürdürdü.
 
Otuz yıldır Ermenistan işgalinde olan Azerbaycan topraklarının kurtarılmasında Azerbaycan’ın yanında oldu. Diğer gelişmelerde olduğu gibi burada da hem iradesini hem de savunma sanayi yeteneklerinin görülmesini sağladı.
Diplomatik yoğunluktan üzerinde çok durulmasa da, Kafkasya açısından sonuçları olacak Şuşa Beyannamesi imzalandı.
Ezcümle; Türkiye özellikle 2016 Ağustos’undan beri yapmış olduğu operasyonlarla etki alanını genişletti. Kararlılığını ve kapasitesini fiilen ortaya koydu. Tüm karşı çıkışlara ve manevralara rağmen geri adım olmayacağını gösterdi. Yakınımızda iş tutacaksanız bizimle çalışmak zorundasınız mesajını güçlü bir şekilde iletti.
Son NATO zirvesinde ortaya çıkan resim bunların görüntüsüydü.
Tabii görme niyetiniz varsa…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.