İran’da seçimi rejim kazandı!

A -
A +
Türkiye yoğun bir diplomasi trafiğiyle uğraşırken İran yeni cumhurbaşkanını seçti.
18 Haziran’da yapılan 13. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi sandığa gidenlerin yüzde 62’sinin oyunu alarak İran’ın 8. Cumhurbaşkanı oldu.
Sonuç sürpriz olmadı.
Herkesin beklediği sonuçtu.
Zira Anayasa Koruyucular Konseyi (Şûra-ye Nigehban) cumhurbaşkanlığı için aday olmak isteyen 590 kişiden sadece 7 kişinin seçime katılabileceğine karar vermişti.
Bu karara göre, aslında seçimin nasıl sonuçlanacağı yüzde seksen belli olmuştu.
 
Rejimin Supabı: Anayasa Koruyucular Konseyi
 
Konsey on iki kişiden oluşur. Bunların altısı doğrudan Dinî Lider tarafından atanır, diğer altısı ise Yargı Erki tarafından belirlenir. İslamî Şûra Meclis tarafından kabul edilen karar ve kararlar Konseyin onayından geçmeden geçerlilik kazanmaz.
Konseyin en belirleyici olduğu alanların başında cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve Uzmanlar Meclisi’nin seçim süreçleri gelir. Buralara başvuru yapan adayların seçime katılıp katılamayacağı Konsey tarafından kararlaştırılır.
Konsey bir nevi İran’da “rejimin supabı” gibi bir işlev görür. Rejim tarafından uygun görülmeyen, rejime bağlılığı konusunda emin olunmayan adaylar “devrim ilkelerine aykırılık” gibi çerçevesi somut olarak belirlenmemiş çeşitli bahanelerle cumhurbaşkanlığı, Şûra Meclisi ve Uzmanlar Meclisi seçimlerinin dışına itilir.
Seçime girmesi uygun bulunmayan bazen eski cumhurbaşkanları da olabiliyor. Nitekim 2013 seçiminde eski cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani ve son seçimde ise Mahmud Ahmedinejat vize alamadı.
Aslında İran’da seçim bir anlamda iki turlu gibi gerçekleşiyor. Adaylar önce Anayasa Koruyucular Konseyi eliyle rejimin sıkı bir süzgecinden geçiyor. İlk seçim burada gerçekleşiyor. Aday adaylarının neredeyse yüzde 95’ten fazlası eleniyor ve seçime katılması için vize verilenler seçimde yarışıyorlar.
 
Halk sandıktan uzaklaşıyor
 
Rejim, Anayasa Koruyucular Konseyi üzerinden kendini korumak istiyor ama halkı kaybediyor. Her yapılan seçimde katılım oranı düşüyor. Bu oran son seçimde 48,8 oranında gerçekleşti. Rejim açısından kırmızı alarmın geldiği yer başkent Tahran oldu. Zira, başkentte seçime katılım oranı yüzde 26’da kaldı. Bu katılım oranları 1979 yılından bu yana gerçekleşen en düşük katılım oranıdır.
Rejim unsurları seçime katılım oranını artırmak için her türlü yola başvurdular. Seçim günü oy verme saatini ileri çektiler. Hatta muhafazakâr seçmeni sandığa çekerek katılım oranını artırmak için “mehdi sandıkta sizi beliyor olacak” tarzı açıklamalar bile yapıldı. Tüm bu çabalara rağmen katılım oranı beklenenin çok altında gerçekleşti.
Rejim, katılım oranları üzerinden rejimin meşruiyetini ve gücünü gösterme çabasında olsa da halkın büyük bir kısmı İran’da yapılan seçimlerinden ümidini kesmiş gibi gözüküyor. Her geçen gün sandıktan uzaklaşıyor. Rejime olan beklenti azalıyor. Yapısal nedenlerden dolayı seçimin bir değişikliğin önünü açamayacağı düşünülüyor.
Rejim elinde bulundurduğu araçlarla seçimi kimin kazanacağını belirliyor ama halkı kaybediyor. Bu durum rejimin hücre yenilemesini engelliyor. Gençlerin katılımıyla hücre yenileyemeyen rejimlerin meşruiyet sorunu yaşaması kaçınılmaz hâle gelir.
İster dinî ister seküler yönetim olsun, halkın sandıktan uzaklaşmaya başlaması önemli bir sorundur. Bu durumda belli araçlarla devleti elinizde tutarsınız ama halk sizden/rejimden uzaklaşır. Kaybolan güvenin tekrar kazanılması imkânsızlaşır. Rejim ciddi bir “meşruiyet krizi”yle karşı karşıya gelebilir.
İran’da bu durumun işaretleri 2009’da gerçekleşen tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beri artarak devam ediyor.
 
Reisi’yi büyük bir sınav bekliyor
 
İran’ın yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi büyük bir sınav bekliyor. Zira, İran'da cumhurbaşkanlığı makamı bizim bildiğimiz tarzda bir konuma sahip değil.
Devletin başı olan Dinî Lider/Veli-yi Fakih sorumluluk taşımadan olağanüstü yetkilere sahipken, hükûmetin başı olan cumhurbaşkanı sınırlı yetkilerle tam sorumlu bir konumdadır.
Anlayacağınız, ortada bir başarı varsa rejime, başarısızlıklar ise sınırlı yetkilere sahip cumhurbaşkanına yazar.
Reisi, sahip olacağı sınırlı yetkilerle bir taraftan içeride rejimi güçlendirmeye, halkı kazanmaya çalışırken diğer taraftan dışarıda ülkesine uygulanan can yakıcı yaptırımları kaldırmaya çalışacaktır.
“Kontrollü” bir konumla bu zorlukların üstesinden gelmek kolay olmayacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.