ABD, Türk Dış Politikası’na ipotek koymak istiyor

A -
A +
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdogan’ın Birleşmiş Milletler’in 76. Genel Kurul toplantılarına katılmak için gittiği ABD’de, gazetecilere yaptığı “Temennim iki NATO ülkesi olarak birbirimize hasmane değil dostane davranalım.
 
Ama iki NATO ülkesi olarak şu an gidiş pek hayra alamet değil. Benim Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta maalesef iyi bir nokta değil.
 
Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem.” açıklamasında Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan sıkıntıları tekrar gündeme taşıdı.
 
Kırılma noktası: 2013
 
Müttefik olsalar da ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler hep inişli çıkışlı devam etti. Buna rağmen iki ülke yaşanan her krizi zamanla aşmasını bildi.
 
Fakat, Türkiye-ABD ilişkileri 2013 yılından beri devam eden sorunlar serisiyle olumsuz sürece doğru yol aldı.
 
İki ülke arasında başta Orta Doğu olmak üzere, bölgesel gelişmelere bakışta farklılaşma 2013 yılında kendini açıkça göstermeye başladı.
 
Özellikle, ABD’nin Suriye’de Türkiye aleyhine değişen tavrı, ilişkileri derinden etkilemeye başladı.
 
Neredeyse ortaklığın giderek kaybolduğu, farklılaşmanın derinleştiği bir tünele girildi.
 
ABD, bölgede hareket ederken “müttefiki” Türkiye’nin hayati çıkarlarını doğrudan tehlikeye atan ve beka kaygısı oluşturacak adımlar atmaktan geri durmadı. Tüm uyarılara ve telkinlere rağmen terör örgütü PKK/PYD/YPG’ye sınırsız desteğini sürdürdü.
 
2001’de dünyada “Teröre Karşı Savaş” ilan ettiğini söyleyen ve bu uğurda etrafında müttefik toplayan ABD, bölgeyi iyice istikrarsız hâle getirecek potansiyel taşıyan bir terör devletinin/kuşağının baş mimarlığına soyundu.
 
Bu süreçte; Türkiye’nin “NATO müttefiki” ABD, Türkiye’nin savunma kapasitesini zora sokacak örtülü açık ambargolar uygularken, tehdit oluşturacak grup ve devletlere desteğini artırarak devam ettirdi.
 
Buna karşılık; Türkiye’nin kendi çıkarını korumak için ortaya koyduğu tavrı, “Türkiye’nin ekseni kayıyor.” “Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor.” gibi suçlamalarla etkisiz kılmaya çalıştı.
 
ABD, Türkiye’den ne istiyor?
 
Açıkça söylemek gerekirse; ABD, Türk dış politikasına ipotek koymak istiyor. Kendisini Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi “patron” olarak görüyor.
 
ABD, diyor ki:
 
“Küresel ve bölgesel gelişmelerde “Grand Strateji”yi ben belirlerim. Kararları ben alırım. Alınan kararlar sizin aleyhinize olabilir. Hatta, hayati çıkarlarınız bile tehlikeye girebilir. Beka kaygısı yaşayabilirsiniz. Burada size düşen alınan kararlara uymaktır.”
 
“Öyle her canınızın istediğinde veya ihtiyaç duyduğunuzda, komşularınızla ilişki tarzı geliştiremezsiniz. Hele, ABD’nin rakibi olan Rusya gibi ülkelerle sıcak ilişkiler kurmak, onlarla ilişkileri derinleştirmek bizi rahatsız eder. Bölgesel konuların görüşülmesini ve çözümünde Rusya ile çalışmayı ve ortak hareket etmeyi kabul edemeyiz. S-400 örneğinde olduğu gibi Rus Savunma Sanayi ürünlerine ilgi duymanız ve bunları satın almanız bizim için kırmızı çizgidir.”
 
“Benim açtığım alan çerçevesinde komşu ve diğer ülkelerle ilişki kurabilirsiniz. Size karşı hayati derecede zarar verici eylemlerde bulunsak dahi siz, dış politikada bağımsız inisiyatif alamazsınız.”
 
Buna karşılık olarak Türkiye, “Artık Soğuk Savaş dönemi bitti. Ne eski dönemdeyiz ne de eski Türkiye ve karar alıcıları var. Uygulamaya çalıştığınız Türkiye karşıtı hiyerarşik ilişkiyi kabul etmiyoruz. Belki oyun kurmakta zorlanabiliriz ama bölgede Türkiye karşıtı tezgâhı bozacak iradeye ve kapasiteye sahibiz. Bunu son yıllarda defalarca gösterdik.”
 
“FETÖ ile iç politikaya, PKK/PYD/YPG ile dış politikaya ipotek koymak istediniz. Geçmiş yıllarda darbeler tezgâhlayıp sonuç aldığınız gibi, FETÖ ile içeride sonuç almak istediniz, ama yenildiniz. Ayrılıkçı terör örgütünü ortak bilip Türkiye’yi hapsetmeye çalıştınız, ama sağlam iradeyle orada da tezgâhınız tutmadı.”
 
Anlaşıldı mı şimdi Türkiye ile ABD arasındaki sorunların nedeni?
 
Aldırmayın, ilişkiler konusundaki diğer söylenenler teferruattır…
 
Son bir soruyla kapatalım.
 
Şöyle bir düşünün; ABD, Türkiye değil de İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya gibi bir NATO müttefikine karşı kurulmuş terör örgütlerini destekliyor.
 
Neler olur?
 
O ülkelerde de “sol aydınlar” ABD’ye karşı için için hayranlık duyarlar mı acaba?
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.