Uluslararası Medyanın Propagandist Dili

A -
A +

Ülkemizde yaşanan 7 Haziran genel seçimleri, uluslararası medyanın Türkiye'nin iç politik dinamiklerine ve gelişmelerine olan yoğun ilgisini açığa çıkarmıştır. Aslında ülkemizin iç siyasi gelişmelerine ve politik süreçlerine olan bu uluslararası kitlesel medya ilgisinin yoğunlaşma trendi, gezi olaylarından bu yana devam etmektedir. Genel seçimler öncesinde olduğu gibi, sonrasında da bu yoğun ilgi sürmektedir. Öyle ki bu ilgi, seçim sonuçlarına, koalisyon imkânlarına ve oluşacak hükümet alternatiflerine kadar birçok konuda yapılmakta olan yorumlarla devamlılık arz etmektedir. Amerikan, İngiliz, Alman, İtalyan vd. bazı ülke medyalarında bunun örneklerini görmekteyiz.

Bu meyanda Alman medyasının konuya yakın olan ilgisi, özellikle kullanmış olduğu dil ve durumdan vazife çıkarma refleksi açısından oldukça dikkat çekicidir. Öyle ki, geçen günlerde Alman basınının altı gazetesinin (Der Spiegel, Die Welt, Süddeutsche Zeitung vd.) atmış oldukları ortak manşet ('Cumhurbaşkanı Erdoğan erken seçimle tehdit ediyor') bu trajikomik durumu gözler önüne sermektedir. Söz konusu manşet, ülkemizin iç politik dinamiklerine yönelik negatif pozisyon alışın net bir ifadesi biçiminde ortaya çıkmıştır. Seçim süreci boyunca tanık olduğumuz ve Sayın Cumhurbaşkanını hedef alan bu propagandist dilin tahlili önem arz etmektedir. Zira uluslararası kitle medyasının dozu giderek artan bu Türkiye romantizminin derinlikli bir çözümlemesinin, yalnızca ülke siyasetimiz açısından değil, bölgesel planda öngörülen jeopolitik ve jeostratejik hesapların doğru biçimde anlamlandırılması adına da önemli olduğunu kaydetmeliyiz.

Bu haber-yorumların bilgi verme (enformatif) gayesinin dışında farklı bir amaçsal çerçeveye ve dile dayandığı görülmektedir. Yapısal olarak bu medya dilinin, her şeyden önce manipülatif bir propaganda dili olduğunu ifade edebiliriz. Bu propagandist retorik, açık biçimde başka bir ülkenin iç politik düzenine yönelik müdahaleci bir politik duruşun negatif bir dille ifşası niteliğindedir. Uluslararası kitle medyasının üretmiş olduğu bu propaganda dili, Noam Chomsky ve Edward S. Herman tarafından geliştirilmiş olan kavramsallaştırmaya atıfla söylenecek olursa negatif bir 'rıza üretimi' (manifacturing consent) sürecini ifade etmektedir. Zira Türkiye, özellikle son on yılda, dünya kamuoyunda kendisine yönelik bu negatif rıza üretimini kışkırtan bir ülke performansı sergilemiştir.

Bilhassa ekonomik kalkınma, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel gelişim gibi belirli bir takım parametreler üzerinden değerlendirildiğinde, Türkiye'nin ciddi bir gelişim trendine sahip olduğu görülmektedir. Bu gelişim dinamizmi, yalnızca yaşlanan ve hantallaşan Avrupa kıtasında değil, diğer coğrafyalarda da kimi zaman rekabet saiki ve kimi zaman gıpta ile takip edilmektedir. Söz konusu gelişim dinamizmi ve kültürel kodlarımız ülkemizin, hem bölgesel ve hem de küresel ölçekte yoksulluk, açlık ve savaş gibi insani krizlere karşı göstermiş olduğu duyarlılığın yoğunlaşmasına da imkân sağlamıştır. Sonuçta bütün parametreleri bağlamında Türkiye'nin bölgesel ve küresel ölçekte etkin aktör olma süreci, dünya kamuoyunda kaçınılmaz biçimde bu ilgiyi artırmaktadır.

Yine Chomsky'nin kavramsal şebekesine referansla ifade edilecek olursa, medya, 'iktidar, sermaye ve çıkar ilişkilerine dayanan ve iktidar sahiplerine hizmet eden bir araçtır.' Burada bir propaganda modeli ile medya, farklı ölçeklerdeki güç odaklarının en etkin iktidar üretme ve/ya iktidarlarını sürdürme aracıdır. Bu amaçla kitlesel medyanın 'tayin edici, dönüştürücü, yönlendirici ve değer üretici' propagandist dili, ilgili iktidar odaklarının rekabet gücünü zaafa uğratacak ve/ya çıkar çatışmasına yol açacak tüm aktörleri bertaraf etmenin en elverişli aygıtlarından birisidir.

Türkiye'nin aktörleşme sürecine imkân sağlayan siyasal dinamiklere dikkat kesilen söz konusu iktidar öbekleri, kitlesel medyanın bu imkânı üzerinden ve kaba bir propaganda dili ile niyetlerini izhar etmektedirler. Küresel medya iktidarının üretmiş olduğu bu söylem diline karşı, daha donanımlı ve etkin bir söylem stratejisi geliştirmenin gerekliliği ortadadır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.