'Terörizm: Kötülüğün Trans-politik Aynası'

A -
A +
7 Haziran genel seçimleri sonrasında ülkemizi içine çeken terör ve şiddet anaforunun kurbanları her geçen gün artıyor. Bu anaforun ortaya çıkardığı maddi ve manevi hasar gittikçe büyüyor. Menfur terör saldırıları neticesinde şehit düşen emniyet güçleri ve askerlerimizin şehadet haberleri aile ocaklarımıza ve yurtlarımıza bir kor gibi düşüyor.
Ülkemizi siyasi ve iktisadi açıdan istikrarsızlaştırmayı ve kaosa mahkûm etmeyi hedefleyen bu terör şiddetinin temel amacının demokratik siyasal alanı felç etmek olduğu açıkça görülmektedir. Bu doğrultuda, demokratik siyasetin bütün aktörleri ve enstrümanlarının değersizleştirilmesi ve işlevsizleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Yakın coğrafyamızdaki kaotik ortama ülkemizi de çekmeyi amaçlayan bu yıkım sürecinin, hem ulusal hem de uluslararası aktörlerinin fiili vaziyet alışları ve eylemlerini ibretle izliyoruz. Hiçbir ahlaki sâbitesi ve duruşu olmayan yerli aktörleri ile birlikte ulus-ötesi bir terör koalisyonunun görev icra ettiğini görmekteyiz.
Uluslararası bir kısım medyanın taşeronluğunu yapan kimi sözde gazeteci, aydın, politikacı ve kanaat önderi (!) arz-ı endam ediyor. Uluslararası arenada ülkesini ihbar eden politik ajan, sözde aydın ve gazeteci muhbirler türüyor. Her gün bu utanç tablosunu renklendiren simalara bir yenisi daha ekleniyor. Sahici anlamda siyaset yapma cesaret ve keyfiyeti olmayan sözde politikacıların barış bezirganlıklarını ve/ya soytarılıklarını esefle izliyoruz. Silah, şiddet ve kandan beslenen bir dil ve söylemle kötülüğü sistematik olarak üreten bir terör siyasetine şahit oluyoruz. Sırıtkanca ve inançsızca atılan 'barış ve demokrasi' naralarının bu kavramları nasıl aşındırdıklarını görüyoruz.
Millet iradesini üstlenecek politik kudret ve keyfiyeti olmayan sözde barış elçilerinin uluslararası mihrakların kapısında medet uman acziyetlerini seyrediyoruz. Kamu güvenliğini ve özgürlükleri tehdit eden terör eylemlerini koşulsuz biçimde telin etmek yerine, kamu erkini (devleti) tedip etme küstahlığını seçen söylemlere kahrediyoruz.
Bazı ulusal medya organlarımız, basın ve haber alma özgürlüğü retoriği altında terör şiddetinin amacına hizmet eder biçimde, bu şiddetin kanıksanmasına, sıradanlaşmasına, etkiselliğinin yoğunlaşmasına ve meşrulaşmasına katkısını esirgemiyor. Bu boyutu ile kendi modernliğimizin üretmiş olduğu bu şiddet, terörist şiddettir. Nitekim, Jean Baudrillard'ın deyişi ile "Medya her zaman terörist şiddetin ön saflarındadır. Terörist şiddeti özellikle modern bir biçim haline getiren budur."
Amerika Birleşik Devletlerinde ve Avrupa'da yaşanan terör eylemleri sonrasında ilgili ülkelerin paranoyaya varan güvenlik tedbirlerinin varlığı bilinmesine rağmen, ülkemize yönelttikleri itham ve iftiralara ve bunların yerli pazarlamacılarına tanık oluyoruz. Millet iradesini temsil eden makamları ve siyasileri tahkir ve tezyif eden sözde kalem erbabının esasında bu milletin bizatihi kendisini siyasi tercihleri üzerinden hakir görme cüretinde bulunduklarını biliyoruz.
Başı dumanlı sıra dağlar gibi derin bir sükût ve vakar ile duran bu millet, sinesini yaralayan tüm hovardalık ve şımarıklığa karşı öfkesini yutkunuyor. Vermiş olduğumuz her bir şehidin, bu aziz milletin birliğine, dirliğine ve kardeşliğine olan inancına şehadet ettiğine yürekten inanıyoruz. Ülkemiz üzerinde oynanmaya çalışılan bu büyük oyunda rol kapmaya çalışan küçük hesapçıların hesaba katmadıkları şeyin, 'millet olma bilinci' olduğunu biliyoruz.
Terörün tüm bahanelerini (ekonomik kalkınma, bölgesel yatırımlar, hak ve özgürlükler vd.) tüketmeyi istihdaf eden süreç politikasına mukabil üretilen nefret söylemlerini ve terörist şiddet eylemlerini telin ediyoruz. Biliyoruz ki, ülkeyi cehenneme çevirmeyi amaçlayanlar aslında kendi cehennemlerini var ediyorlar!
Her biçimde ve her yerde kötülük üretmeye tutkulu olan ruhların kendi tutsaklıklarını var ettiklerini de biliyoruz!
'Kötülük nereye gitti?' sorusunu soran Baudrillard şöyle diyor: "Bütün biçimleriyle terörizm, kötülüğün trans-politik aynasıdır. Çünkü asıl sorun, tek sorun şudur: O halde kötülük nereye gitti? Cevap: Her yere; çünkü çağdaş kötülük biçimlerinin anamorfozu sonsuzdur."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.