Yükseköğretimin Kurumsal İnşası ve Vizyonu

A -
A +
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), kuruluşundan bu yana, toplumsal talebin karşılanması adına yükseköğretim alanında okullaşma oranlarının artırımı, yeni üniversitelerin kurulması ve yükseköğretim kapasitesinin artırılması yönündeki politikaların icracısı olmuştur. Özellikle son 12 yılda merkezî hükümetin toplumsal taleplere duyarlı ve niceliksel büyümeyi hedef alan yükseköğretim politikalarına uyumlu bir performans sergilemiştir. Yükseköğretim Kurulu, büyüme eğilimine dirençli olan akademik zümrenin elitist tavrını esnetecek bir politikanın üstleniciliğini yapmıştır. Böylelikle, Türkiye'nin sosyolojik ve demografik gerçekliği ile örtüşen biçimde yükseköğretimde kitleselleşmenin önü açılmıştır.
Nitekim kaydedilen sayısal veriler bunu açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Öyle ki 193 üniversite, 68.342 öğretim üyesi ve toplamda 148 bin 903 akademik personeli ile Türkiye yükseköğretimi niceliksel bir eşiğe ulaşmıştır. Görece kısa bir zaman aralığında niceliksel bir sıçrama yapan yükseköğretimimizin henüz bu kurumsal büyümeye koşut bir akademik insan kaynağına sahip olmadığı kaydedilmektedir.
Kuşkusuz, yükseköğretim alanındaki hızlı niceliksel büyümenin maruz kalacağı birtakım riskler ve/ya tuzaklar söz konusudur. Bu büyümenin, hem bir düşünsel yapı ve hem de kurumsal örgütlenme olarak üniversitenin tüm paydaşlarınca özümsenmesini sekteye uğratma riski söz konusudur. Bir yapısal bütünlük olarak üniversite, özgün tarihsel değerlerini aktarabileceği bir zamansal ritme ihtiyaç duymaktadır. Bu, eğitim-öğretim; bilgi üretimi (araştırma-geliştirme) ve bilgi aktarımı süreçlerine egemen olması gereken değerlerin içselleştirilmesi ile mümkün olur. Doğal olarak bütün bu süreçler, akademik kuşaklar arasında dinamik biçimde aktarıla gelen bir gelenek içerisinde varlık bulur. Zira, bilgi ve bilimin üretimi ve öğretimi bir gelenek işidir. Epistemik bir gelenek içerisinde akademisyen, bilgi üretir ve bilimsel kimliğini tanımlar/tanımlamalıdır.
Kitleselleşme paradigmasını esas alan yükseköğretim politikamızın icracı aktörleri olan üniversitelerimiz, çoğunlukla kurumsal büyümeyi (yeni fakülteler ve bölümler açma; farklı alanlarda lisansüstü programlar açma) temel yönetsel performans parametresi olarak benimsemektedirler.
Bu hızlı büyümenin ortaya çıkardığı birtakım riskleri ve/ya tuzakları (orta/lama bilim tuzağı) bertaraf etmek adına, yükseköğretim alanında kalite güvence sisteminin benimsenmesi önemli bir adımdır. Ancak bunun yanı sıra vasatlık ve/ya orta/lama bilim tuzağından kurtulabilmek adına, Yükseköğretim Kurulunun bu inşa sürecinin niteliğini yükseltecek başkaca vizyoner adımlar atması icap etmektedir. Kurumsal olarak üstlenmiş olduğu bürokratik yükün dışında YÖK, söz konusu inşaya ruh verecek vizyon hedefleri ve pratikleri üretmelidir.
Bu doğrultuda, yükseköğretimin kurumsal hafızası ve üst aklı olan YÖK'ün Türk akademiasında yükseköğretim alanındaki birikimin tespit ve tescilinin yanı sıra, teşviki de temin edecek olan akademik platformlar var etmesi önem arz etmektedir. Bu çaba, Yükseköğretim Kurulunun bizatihi anayasal sorumluluk ve misyonu çerçevesinde iştigal ettiği alana yönelik bilimsel/akademik aklı vizyonerleştirdiğinin bir göstergesi olacaktır.
Nitekim 2011 yılında Yükseköğretim Kurulunun düzenlemiş olduğu Uluslararası Yükseköğretim Kongresi (UYK 2011) böylesi bir vizyon çerçevesine dayalı bilimsel bir etkinlik olmuştur. Bu kongrede, yükseköğretim alanında egemen olan trendlerden, yükseköğretim paradigmalarına kadar birçok temel mesele ele alınmıştır. Türk yükseköğretiminin küresel yükseköğretim politikalarına aşinalığıkendi ufkunu tayin etmesi adına önemlidir. Aynı zamanda Türk akademiasının yükseköğretim alanına dair bilgisel birikimini ve ufkunu görmesi adına da önem arz etmektedir.
İnşa sürecinde olan üniversitelerimize kurumsallaşma sürecinin önceliklerine dair vizyoner bir hedef belirleme anlamında sembolik bir değer taşıyacağını düşündüğüm, bir 'yükseköğretim kütüphanesi' kurulmalıdır. Bazı kamu kurumlarımızın kendi iştigal alanlarına ilişkin oluşturmuş oldukları tematik kütüphanelerin (Anayasa Mahkemesi kütüphanesi gibi) bir benzeri de Yükseköğretim Kurulunca kurulabilir. Oluşturulacak olan bu kütüphane, yükseköğretim alanındaki bilgi açığımızı bütün alanları ile kapatabilmenin imkânını taşıyacak ve ulusal ve uluslararası yayınlara kolayca erişimi temin edecek bir merkez olmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.