1 Kasım Genel Seçiminin Sosyo-politik Analizi

A -
A +
1 Kasım 2015 Genel Seçimi, siyasi tarihimizde yalnızca sayısal sonuçları (oy oranları) açısından değil, seçim öncesi yaşanan politik süreçler itibariyle de oldukça ilginç bir siyasi tecrübe olmuştur. Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1946'dan bu yana politik süreçleri ve siyasi sonuçları itibariyle oldukça öğretici bir seçimi daha geride bıraktık.
Seçimler, demokratik yönetim biçiminin temel enstrümanı ve temsiliyet aracı olan siyasi partiler için sonuçları itibariyle verimli bir muhasebe vesilesi olmalıdır. Zira siyasi partiler bunun üzerinden geriye dönük söylem analizi ve ileriye yönelik politik projeksiyonla demokratik kültür içerisinde restorasyon imkânına kavuşabilirler.
Bu seçimin ortaya çıkardığı sayısal veriler üzerinden kimi siyasilerce yapılan analiz ve yorumlar, matematiksel bir sihirbazlık gösterisi ile siyasi sorumsuzluğun/kayıtsızlığın örnekliğini teşkil etmiştir. Kamuoyunun zekasını tahfif eden bu tür analizler, ilgili siyasi partilerin bizatihi kendi tabanlarına yönelik bir kandırmaca retoriği üretmenin ötesinde bir anlam ifade etmemektedir.
Seçim sonuçları, bu süreçte siyasi partilerin üretmiş oldukları politik söylem, duruş ve vaatlerin toplumsal düzlemde tekabüliyet düzeyini ve millet iradesinin tezahür ediş biçimini ifade etmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, siyasi partilerin öne sürmüş oldukları savurgan vaatlerin ve negatif/yıkıcı söylem üretimlerinin toplumsal vicdanda bir karşılığının olmadığını ortaya koymuştur.
Demokratik yönetimin asli aktörü olan siyasi partilerin, yönetme/iktidar olma fobisinin ve/ya iştahsızlığının toplumsal düzlemde bir karşılığının olmadığı görülmüştür. Sayın Cumhurbaşkanını hedef alan negatif söylemler ve toplumsallığa temas etmekten uzak apolitik tutumlar toplumsal bir karşılık bulamamıştır. Terörden beslenen sözde barış ve özgürlük söylemleri itibar görmemiştir.
Küresel düzlemde ülkemize cephe alan propagandist dil ve manipülatif söylemi besleyen içimizdeki taşeronlar itibar görmemiştir. Millet iradesi, uluslararası arenada ihanet şebekesince yürütülen lobicilik faaliyeti ile ülkemiz üzerinde yürütülen algı operasyonlarının amaçladığı korku esaretine boyun eğmemiştir. Bu durum, Türkiye'nin behemehal daha etkin ve sistematik bir uluslararası kamu diplomasisi faaliyeti yürütmesinin gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Milletin iradesinin tezahür ediş biçimini aşağılayıcı bir dil ile tahkir eden sözde aydın ve gazetecilerin kışkırtıcı söylemi bir kez daha kamu vicdanınca reddedilmiştir. Despotizm ve diktatörlük iddiaları ile iç savaş çığırtkanlıklarının negatif/yıkıcı dili ve söylem biçimi kamu vicdanında derin bir mahkûmiyete uğramıştır.
Yaklaşık yüzde ellilik bir oranla tek başına iktidarın tecellisi yönünde ortaya çıkan irade bize, bu süreçte sergilenen politik duruş ve vaatlerin toplumsal vicdanda karşılık bulduğunu göstermektedir. Bu noktada kamu vicdanında ve kamuoyunda karşılık bulan en temel argüman, restorasyon sürecinin devamlılığıdır. Bu süreci temin edecek olan politik-ekonomik istikrar ve kamu güvenliği milli iradenin tecellisinde temel belirleyici etken olmuştur.
Bu dönüşümü kalıcı kılarak taçlandıracak olan yeni sivil bir anayasa yapımı konusunda milletin yüksek beklentisi yeniden dillendirilmiştir. Demokratik kalkınma ve özgürlüğün temini adına terörle mücadelenin sistematik biçimde sürdürülmesinin gerekliliği bir iradi tercih olarak tezahür etmiştir. Kamu erkinin hukuk ve ahlak dışı biçimde aşırılmasını ifade eden kumpasçı paralel yapı ile mücadele konusundaki kararlılık da bu iradi tercihin belirleyici unsuru olmuştur. Bir terör örgütü (FETÖ/PDY) olarak cezai kovuşturmanın başlatıldığı paralel yapı ile mücadele, Türkiye aleyhine yürütülen asimetrik algı operasyonu konusundaki kirli ittifakın tasfiyesi adına önem arz etmektedir. Ne yazık ki bu algı operasyonu, seçim sonrası dünya basınında seçim sonuçlarına ilişkin atılan manipülatif manşetlerde de gözlenmektedir.
Netice olarak bütün şiddet ve terör diline, kaos tacirlerinin karanlık emellerine rağmen seçim, toplumsal sağduyu temelinde millet iradesinin derin sükuneti ile gerçekleşmiştir.
Galip-mağlup diyalektiği çerçevesinde dışlayıcı ve hırpalayıcı dilden azade biçimde, bu seçimin gerçek galibinin milletin derin irfan ve sağduyusu olduğunu söylemeliyiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.