Karamsarlık ve Umut Arasında Küresel Düzenin Değer Sorunu

A -
A +
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) 13. İslam Zirvesi, İstanbul’da Türkiye’nin ev sahipliğinde ve Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığı ile gerçekleştirildi. ‘Filistin Kararı, 2016-2025 Eylem Programı, Nihai Bildiri ve İstanbul Bildirgesinin kabulü’ ile zirve sona erdi. ‘Adalet ve barış için birlik ve dayanışma’ temasıyla düzenlenen zirvede, insan hakları, barış, güvenlik, terör, yoksullukla mücadele, iklim değişikliği, bilim ve teknoloji gibi birçok konuda eylem planları müzakere edildi. Zirve, Müslüman coğrafya üzerinde yürütülen küresel operasyonlar ve yaşanmakta olan insani krizlerin gölgesinde bir umut ışığı doğurdu. Bugün yersiz yurtsuzlaşan insanların yaşamlarını ve hayallerini yutan derin insani kriz karşısında iki farklı tutumun varlığı görülüyor. Bir tarafta göçmenlere karşı Batının ikircikli uluslararası diplomasi dili ile örüntülediği pragmatik dış politik tutum; öte yanda Türkiye’nin üretmiş olduğu değer merkezli küresel siyaset dili ve pratiği. Post-kolonyal çağda ‘ayrıştırıcı, arınmacı ve ötekileştirici’ batı-merkezci sosyal kuramların eşliğinde beslenmiş steril kültüralist bir söylem söz konusu. Küresel sistemin geleneksel yapısı ve kurumsal dokusu itibariyle 21. yüzyıl gerçekliğini, hem temsil ve etkinlik ve hem de küresel adalet ve vicdan temelinde taşıyabilecek bir kapasitede olmadığını görmekteyiz. BM Güvenlik Konseyinin içe kapalı beşli yapısı, ilgili ülkelerin hegemonik çıkar alanları dışında kalan insan coğrafyalarına dönük kurumsal bir duyarsızlığı temsil etmektedir. Küresel emperyal düzenin var ettiği terör ikonları ve örgütsel projeler üzerinden üretilen küresel şiddetin bütün dünyayı korunaksız hale getirdiği görülmektedir. Post-kolonyal dönemin batı-merkezci paradigması üzerinden temsil edilen ‘emperyal egemenlik düzeninin’, kuşatıcı bir temsil kabiliyetine sahip olmadığı aşikârdır. Daha konvansiyonel sömürü aygıtları ile coğrafyaları tanzim ve temellük edici bu paradigma yerküreyi değer anlamında insansızlaştırma refleksine sahiptir. Bu küresel düzenin değer planındaki kültüralist ve pasifist tutumunun bir etkinlik performansı sergilemesinin imkânsızlığı ortadadır. Bu kurulu düzenin temel sorunu, küresel adalet ve vicdan yoksunluğudur. Uluslararası sistemde Müslüman coğrafyayı hedef alan ‘küresel itibar suikastı’ söz konusudur. Buna karşı, reaksiyonerlik düzleminin ötesinde daha sahici söylem araçları, eylemlilik ve politik duruşlar sergilenmesi adına İİT’nin daha etkin bir aktör olarak varlık göstermesi icap etmektedir. Bu amaçla, kültüralist ayrışmaları ve mezhepçilik temelinde oluşan fay hatlarını onarmak adına İİT’te paradigma dönüşümünü gerçekleştirecek bir yapısal yenilenmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Mevcut reel ve virtüel çatışmalar, ayrıştırıcı kültüralist tutumları beslemektedir. Türkiye’nin dönem başkanlığı, bu yapısal dönüşüm adına bir fırsat olarak görünmektedir. Sistemin yalnızca operasyonel anlamda insani ve/ya siyasi krizleri yönetmek değil, kurumsal bir akılla norm ve değer üretmesi de gerekiyor. Bu süreçte medeniyet coğrafyamızın entelektüellerine, akademisyenlerine, din adamlarına ve siyasilerine daha fazla sorumluluk düşüyor. Proaktif dış politik ve ekonomik gelişmeye, kültürel ve entelektüel düzeyin eklemlenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu meyanda oluşturulacak toplumsal zemin ve iş birlikleri, sosyal, kültürel ve entelektüel bir akışkanlık ortaya çıkaracaktır. Derin tarihî ve kültürel köklere sahip olduğumuz bölge ülkelerine yönelik mobilizasyon, güçlü bir kültürel etkileşimi mümkün kılacaktır. Deyim yerindeyse kimyasal bir etkileşim ile kültürel zeminde bir tinsel bünye var eden medeniyet havzamızın müşterek hafızasını yeniden canlandırmamız icap ediyor. Kurumsal düzeyde oluşturulacak olan ortak organizasyonel aklın harekete geçirilmesi ile global ölçekte sosyo-kültürel imajlar yükselecektir. Bu çerçevede teşkilata üye ülkeler arasında kurumsal anlamda üniversiteler birliği, ortak akademik platformlar ile etkin insan kaynağı mobilizasyonu ve bilgi transferi gibi müşterek zeminler oluşturulmalıdır. Bu şartlar altında İİT, Cumhurbaşkanımızın isabetle ifade ettiği üzere ‘dünyanın beşten büyük olduğunu’ göstermek ve adil temsil hakkı elde etmek yolunda güçlü adımlar atmalıdır. Küresel düzlemde temsiliyet düzeyini belirleyici etkenlerden olan küresel AR-GE ve üretim piyasasında sahip olunan payı artırma noktasında daha etkin olunmalıdır. Bilim, teknoloji ve meta üretimi alanlarında sürdürülebilir ortaklıklar geliştirilmeli ve İİT bu tür girişimlerin siyasi altyapısını oluşturmalıdır. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.