Bayramın manasına ermek

A -
A +
Ramazan, imsak demekti! Yani kendimizi tutmak ya da alıkoymak demekti. Bütün kışkırtıcılığına ve ayartıcılığına rağmen nefsâniliğe set çekmekti. Kem sözden dilimizi, kötü düşünmekten zihnimizi, şer eylemekten bedenimizi uzak tutmak demekti. Haset etmemekti. Haset etmenin nârıyla değil, paylaşmanın onuruyla yücelmekti. Hak etmediklerimizin tâlibi olmamaktı. Yemenin emekle hak edilmişliğine inanmaktı. Bedenîliğin zindanında yok olmak değil, ruhun mekânında var olmaktı. Çağın debdebesinde kör olmak değil, aşkın ateşinde kor olmaktı. Köreltici arzuların girdabında yok olmak değil, vicdanın divanında dirilmekti. Bedenimizi derin bir esaret ile kötürümleştiren reziletlere karşı faziletlerle dirimleşmekti. İçimizi basan, ruhumuzu daraltan nâkısalarımızı bertaraf etmekti. Fark gözetmeksizin insana bizatihi insan olduğu için hürmet etmekti. ‘Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü’ düsturunu bütün hücrelerimizle duyumsamaktı. ‘Kusurları örtmekte gece gibi olmaktı’. İncitici hoyratlıklarımızı dizginlemekti. İncelikli haletimizle insaniliğimizin tekamül edeceğini bilmekti. Açlık çekeni, açıkta kalanı, komşu olanı ve yoksul kalanı hatırlamaktı. Yoksula olan duyarsızlığımız ruh yoksunluğumuzun bir eseri demekti. Aç kalmak değil, açlıkla ruhumuzu terbiye etmekti. Kin ve öfkemizi dindirmekti. Kaskatı kesilen kalbimizi merhamet ikliminde yumaktı. Acımasızlaşan yüreklere şefkat çağrısında bulunmaktı. Duyarsızlaşan insaniyetimizi uyanış ve dirilişe çağırmaktı. Ferman dinlemeyen coşkun hırslarımızı dizginlemekti. Tekebbür halinin hırçınlığından tevazunun dinginliğine sığınmaktı. Ruhumuzu bedenimize tutsak etmemeye ant içmekti. Elde ettiklerimizin varlığıyla böbürlenmek değil, yitirdiklerimizin yokluğuyla hüzünlenmekti. Hayal ederek ancak bir varoluşsal tahayyüle erebileceğimize inanmaktı. Gerçek terakkinin bilginin büyüsüne kapılmakla değil, irfanın künhüne ermekle mümkün olabileceğini görebilmekti. Zamanın ruhuna ermek ve mekanın kutsiyetine inanmaktı. Zaman içinde zamanın kadrini bilmek ve gereğini yapmaktı. Kendisine ant içilen ‘Asr’ı idrak etmekti. Mekanların kutsiyetini ve mehabetini engin coğrafyamızın gözbebeklerinde yani İstanbul’da, Bağdat’ta, Şam’da, Medine’de ve sair diyarlarda muhafaza etmekti. ‘Bir insanı yaşatmanın bütün insanlığı yaşatmak, bir insanı öldürmenin ise bütün insanlığı yok etmeye’ eşdeğer olduğunu bellemekti. Öyle zamanlar (kutsal aylar) vardı ki onlarda kan dökülmezdi. Bütün canlılar varoluşun nişânesi olarak himayeyi mucipti. İnsanı, kutsalı, dini, ahlakı, değerleri yok sayan bütün şiddet, terör ve nefret eylemlerini tel’in etmekti. Ne esef vericidir ki, bütün bunları unutmaya yüz tuttuk!   Bayram, sevinç demekti! Yani toplumsal gönenme, kıvanç ve coşku demekti. Varsıllığımızı bölüşmekti. Kıvancımızı pay etmekti. Kardeşliğin kadrini insanlık ufkuna taşımaktı. Dargınlıkları sulh etmekti. Kırgınlıkları onarmaktı. Gönül yorgunluklarına merhem çalmaktı. Gönüllere sürûr vermekti. Selamın ve güzel kelâmın ikliminde huzur bulmaktı. Çocukların neşesinde çocuksuluğumuzu anımsamaktı. Çocuk yüreklerin masumiyetinde ruhlarımızı tazelemekti. Onların sevecenliklerinde nobranlıklarımızı törpülemekti. Büyüklerimizin engin yüreklerinde kendimize yer bulmaktı. Onlara hürmet etmek, kendimize hürmet etmekti. Onların rızasına ermek, kendi geleceğimizi inşa etmekti. Saygı göstermenin, ruhça saygın kalabilmenin tek vasıtası olduğunu bilmekti. Bu dünyadan irtihal etmiş olanlarımızı da hayırla yâd etmekti. Bayram, yalnızlıkları hatırlamaktı. Hatıraları canlı tutmaktı. Anıları yâd etmekti. Kerameti kendinde değil, ötekinde aramaktı. İnsanı kusurlarıyla dost tutabilmek, onunla, dert ve tasalarıyla dost kalabilmekti. Dost kalabilmenin engin bir yürek işi olduğunu bilmekti. Heyhât! Vefâsı olmayanın dostu olmayacağını bellemekti. İnsan olabilmek, Yunusça deyişle ‘karıncaya bile âlî nazarla’ bakabilmekti. Hangi koşulda olursa olsun, umutsuzluğa yol vermemekti. Zira umut; mâverâya olan inançtı; esenlik beklentisiydi; varlığımızın kudret eliydi; gönencimizin kaynağıydı; yaşam gücümüzdü; seferde olanın yol azığıydı; darda ve zorda kalanın yaşam direnciydi; gönül mabedimizin bekçisiydi. Ne hazindir ki, bütün bunları da unutmaya yüz tuttuk! Bütün bunları hatırlamak, manasını idrak etmek ve gereğini icra etmek dileğiyle… Savaş, terör ve şiddet sarmalında derin bir vicdan tutulmasına tanıklık eden insanlık coğrafyasında barış, kardeşlik, esenliğin egemen olması dileğiyle, bütün okurlarımın bayramlarını kutluyorum.   
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.