Namaz ibâdetine dâir bir hadîsin kısa bir açıklaması

A -
A +

'Sahîhayn' ismi verilen ve İslâm dîninin, Kur'ân-ı kerîmden sonra iki temel kitâbı olan, İmâm Buhârî ile İmâm Müslim'in "Sahîh"lerinde zikredilen, Câbir bin Abdillah'ın (radıyallahü anh) bildirdiği bir hadîs-i şerifte, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Birinin evi önünden bir nehir aksa, o kimse de, her gün beş kerre, bu nehirde yıkansa, üzerinde kir-pas kalır mı?" Eshâb-ı Kirâm, "hayır ya Resûlallah, kalmaz" dediler. Bunun üzerine, "İşte beş vakit namazı kılanların da böyle, [küçük] günâhları afv olunur" buyurdu. İslâmın birinci şartı, îmân olup, kalp ile inanmak ve dil ile de söylemektir. Dünkü makâlemizde, bir nebze bunun üzerinde dumaya çalıştık. Diğer dört şart ise, vücûd ile yapılacak, kalp ile niyet edilecek ve mâl ile yapılacak ibâdetlerdir. EN ÜSTÜN İBÂDET... Namaz, bütün ibâdetleri kendisinde toplamıştır ve hepsinden daha üstündür. Peygamber Efendimizin de beyân buyurdukları vechile, Kıyâmette evvelâ namaz sorulacaktır; namaz hesâbı doğru çıkarsa, bütün suâller, Allahü teâlânın yardımı ile kolay geçecektir. Demek ki, İslâmın birinci şartı olan Allahü teâlâya ve Peygamberine îmândan ya'nî onları sevmek ve sözlerini beğenip kabûl etmekten, diğer bir ifâde ile i'tikâdı düzelttikten sonra, İslâmiyetin emirlerini yapmak ve yasak ettiği şeylerden kaçınmak elbette lâzımdır. Yapılması lâzım olan bu İslâmî hükümlerin başında, beş vakit namazı gevşeklik ve tembellik olmaksızın kılmak gelir. Namazı, ta'dil-i erkâna (her uzvun yerli yerince, hareketsiz durmasına) riâyet ederek ve cemâat ile kılmalıdır. "Müslümân ile kâfiri birbirinden ayıran namazdır" hadîs-i şerîfinden, namazı doğru ve iyi kılan bir kimsenin Müslümân olduğu, namazı doğru kılmayan veya hiç kılmayan bir kimsenin ise Müslümânlığının şüpheli olduğu anlaşılmaktadır. Bir kimse, namazı doğru ve iyi kılınca, İslâmın sağlam ipine yapışmış olur. Çünkü namaz, İslâmın beş şartından ikincisidir. "Zâdü'l-Mukvîn" kitâbında denilmektedir ki: "Eski âlimler, beş şeyi yapmayanın, beş şeyden mahrûm kalacağını yazmışlardır: 1-Mâlının zekâtını vermeyen, mâlının hayrını görmez. 2-Öşrünü vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz. 3-Sadaka vermeyenin, vücûdunda sıhhat kalmaz. 4-Duâ etmeyen, arzûsuna kavuşamaz. 5-Namaz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefeste Kelime-i şehâdet getiremez..." Görülüyor ki, farz namazı kılmamak, îmânsız gitmeye sebep olabilmektedir. Namaza devâm, kalbin nûrlanmasına ve ebedî seâdete kavuşmaya vesîledir. Peygamber efendimiz: "Namaz nûrdur" buyurdu. Ya'nî dünyâda kalbi parlatır, âhirette sırâtı aydınlatır. Allahın dostları, namazda çok büyük tecellîlere ve murâdlarına kavuşmaktadırlar. CENNETİN ANAHTARI... Hikmet ve sırları pek çok olan namazın meziyet ve husûsiyetlerinden bazılarını kısa kısa şu şekilde ifâde edebiliriz: Namaz, Allahü teâlâya mahsûstur; O'na yaklaştırıcıdır. Namaz dînin direği ve başıdır; maksad ve gâyedir; îmândan sonra, amellerin en kıymetlisi ve mü'mini kâfirden ayıran farktır. Namaz, mü'minin mi'râcı, gönülleri çeken bir güzeldir ve güzelliği îmân gibi kendisindendir. Namaz, Peygamberlerin sünneti, meleklerin sevdiği, Arş'ın ve göklerin nûrudur. Namaz, rûhun gıdâsı, kalbin şifâsı, bedenin kuvveti, rûhlara lezzet veren, kırık kalpleri zevkle dolduran bir ibâdettir. Namaz, rızkın bereketi, duânın kabûlüne sebep, günâhlara keffârettir. Namaz günâhları yok eder, kötülüklerden korur, ölüm hastalığını hafîfleticidir. Namaz, melekü'l-mevt ya'nî ölüm meleği yanında şefâatçi, kabirde ışık, münker ve nekîr meleklerine cevâptır. Namaz, Kıyâmette, kılanın üzerine gölge, Cehennem ateşini söndürücü ve ona siper, Sırât köprüsünden geçirici, Cennete yaklaştırıcı ve onun anahtarıdır. İşte husûsiyetlerinden bir kısmına temâs ettiğimiz namazı, dikkatli bir şekilde kılmaya gayret göstermelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.