İnsanları ıslâh etmek için çalışmak

A -
A +

"Kınalızâde Alî Efendi" isimli ahlâk âliminin "Ahlâk-ı Alâî" isimli kitâbında ifâde ettiğine göre, "insan" denen şerefli varlık, "medenî" olarak yaratılmıştır. Ya'nî insanlar topluluk hâlinde, yardımlaşarak yaşayan, kibâr, nâzik, terbiyeli, görgülü kimselerdir. Hayvânlarla insanlar arasında çok büyük farklar vardır. Meselâ hayvânlar medenî yaratılmamışlardır; şehirlerde birlikte yaşamaya mecbûr değildirler. Ama insanlar, nâzik, zayıf yaratıldıkları için, pişmemiş yemek yiyemezler. Gıdâ, elbise ve binânın kendileri için hâzırlanması lâzımdır. Ya'nî san'atlara ihtiyâçları vardır. İnsanların, Allahü teâlâya karşı, kalple inanmaları ve bedenle yapmaları lâzım olan şükür borçları, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ ve O'nun sevgili Peygamberi tarafından açıkça bildirilmiştir. Allahü teâlâya şükür, ancak O'nun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Allahü teâlâ, bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibâdeti kabûl etmez, beğenmez. Çünkü insanların iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslâmiyet bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir... EBEDÎ SAADET İÇİN Akl-ı selîm sâhibi herkes tarafından kabûl edilen çok açık bir husûstur ki, Allahü teâlâ, kullarına, râzî olduğu yolu göstermek için, çeşitli kavimlere, zaman zaman "Peygamberler" göndermiştir. Yüce Allah'ın, Hazret-i Âdem'den i'tibâren, insanları ebedî saâdete kavuşturmak için, muhtelif asırlarda, çeşitli coğrafî bölgelere, pek çok "Peygamber" göndermesi, bunlardan bazılarına da, "Kitap"lar ve "Sahîfe"ler indirmesi, kullarına gönderdiği ni'metlerinin en büyüğüdür... Peygamberimizin Peygamberliği bildirilmeden önceki zamana "Câhiliye Dönemi" denilmektedir. Fahr-i kâinât Efendimiz doğmadan önce, bütün âlem, ma'nevî yönden müthiş bir zulmet (karanlık) içinde idi. İnsanlar hadsiz, hudûtsuz derecede azgınlaşmışlar, Allahü teâlâ'nın gönderdiği dînler unutulmuş, İlâhî hükümlerin yerini, insan kafasından çıkan fikirler, düşünceler almıştı. Sâdece insanlar değil, bütün mahlûklar, zâlim insanların vahşet ve zulmünden iyice bunalmıştı. Zulüm son haddine varmış, ahlâksızlık iftihâr vesilesi sayılıyordu. Sevgili Peygamberimizin gençlik yıllarında, bütün âlemdeki insanlar gibi Araplar da, böyle alabildiğine bir câhiliyetin içine düşmüşlerdi. Puta tapmak, içki, kumar, zinâ, fâiz ve daha birçok çirkin iş, aralarında yaygınlaşmıştı. Muhammed aleyhisselâm, onların bu bozuk hâllerinden son derece nefret eder ve kötülüklerinden dâimâ uzak dururdu. Bütün Mekke halkı, O'nun bu hâlini görür ve hayret ederlerdi. Her bakımdan insanların en üstünü olan Muhammed aleyhisselâm, kendisine peygamberliği bildirilmeden önce de, güzel ahlâkı, insanlara görülmemiş bir şekilde iyi davranması, sâkinliği, yumuşaklığı ve diğer üstün hâlleriyle sevilmiştir. İnsanlar, bu hasletleri sebebiyle O'na hayrân olmuşlardır. Mekke halkı, O'nda gördükleri şaşılacak derecedeki doğru sözlülük ve güvenilirlikten dolayı, kendisine "el-Emîn", ya'nî "her zaman güvenilen kimse" lakabını verdiler. Böylece gençliğinde bu isimle meşhûr oldu... Netîce i'tibâriyle o zamanın insanları arasında şefkat, merhamet, iyilik ve adâlet gibi güzel hasletler yok olmuş gibiydi. Peygamberimiz, böyle bir durumda bulunan insanlardan "Asr-ı Seâdet" meydâna getirmiştir. KULDAN İSTENEN NEDİR? Cenâb-ı Hak, bütün Peygamberleri vâsıtasıyla, onlara saâdet yollarını göstermiş, iyi ve güzel, kötü ve çirkin her şeyi öğretmiştir. Bu "Peygamber"leriyle, insanların dünyâda ve âhirette râhat etmeleri, huzûr içerisinde, iyi bir şekilde yaşamaları için, emirlerini ve yasaklarını, ya'nî ne yapmaları ve nelerden sakınmaları lâzım olduğunu açıklamıştır. Bu Peygamberlerin hepsinin hedefi, insanların dünyâda huzûr ve sükûn içerisinde yaşamaları, âhirette de ebedî saâdete kavuşmalarıdır. Peygamberlerin vârisleri olan İslâm âlimleri ve Evliyâ-yı kirâm da, hep gıdâ gibi, bütün insanlara lâzım olan iyi fertler, iyi âileler ve iyi cemiyetler teşkîl etmek için uğraşmışlardır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.