Kadere îmân, tevekkül ve sabır...

A -
A +

Dünkü makalemizde, Allahü teâlânın kullarına verdiği ni'metlerden, onlara şükretmenin lüzûmundan bahsetmiştik. Kendilerini yoktan var ettiği, varlıkta durdurduğu, muhtâc olduğu her türlü ni'meti lutfettiği insanoğlu, maalesef zaman zaman kibir ve azamette, azgınlık ve taşkınlıkta, zulümde ileri gidebilmektedir. Târihte olanlara ve şu anda etrâfımıza bir bakacak olursak, bunu daha iyi görürüz... Allahü teâlânın "Cemâl" sıfatının yanında, "Celâl" sıfatı da mevcuttur. İnsanlara karşı, zaman zaman ba'zı îkâzları olabilir. Bunlar aslında, Cenâb-ı Hakk'ın kullarına olan merhametinden, acımasından ve onların âhirette ebedî saâdete kavuşmalarını istemesinden dolayıdır. Mü'minlerin başlarına gelen musîbetler, aslında şer değil hayırdır. Zîrâ musîbetler sebebiyle, mü'minler sevâp kazanmakta, günâhları bağışlanmakta ve ma'nen dereceleri artmaktadır. Bu da ancak musîbetlere sabırla mümkündür. KUL, İSYAN ETMEZSE... Demek ki herhangi bir Müslümân, gerek mâla, gerek câna isâbet eden musîbetler karşısında sabreder, söz ve davranışlarıyla isyâna dalmazsa, onun günâhları bağışlanır. Peygamberimiz de "Müslümâna, herhangi bir fenâlık, hastalık, keder, hüzün, ezâ, can sıkıntısı ârız olursa, hattâ vücûduna bir diken batarsa, [tabîî ki o da bunlara sabrederse], bu musîbetler sebebiyle Allah onun günâhlarını ve hatâlarını bağışlar" [Buhârî, Merdâ, 1; Müslim, Birr, 14] hadîsiyle bu hakîkati ifâde etmiştir. Bir hadîs-i kudsîde, "Ben, kulumu, iki sevgilisiyle [iki gözü kasdedilmektedir] imtihân ettiğimde, o buna sabrederse, iki göze bedel olarak ona cenneti veririm" [Buhârî, Merdâ, 7] buyurulmuştur. Mümeyyiz olmayanlar veya temyîz kâbiliyetinde noksânlık bulunanlar, durumlarına göre sorumluluktan yâ muaf olurlar veya kendilerine, sâhip oldukları imkân ve şartları ölçüsünde bir sorumluluk yüklenir. Zihnî engelliler için böyle olduğu gibi, bedenî engelliler için de aynı ölçü geçerlidir. Kısacası engelli ve engelsizlerin nimet-külfet dengesi çerçevesinde farklı sorumluluklara sâhip olmaları, Kur'ân-ı Kerîm'deki "Allah, hiç kimseye gücünün yetmediği bir şeyi yüklemez" âyetinin bir yansımasıdır. Bir şâir diyor ki: "Ne kahrı dest-i a'dâdan, ne lutfu âşinâdan bil,/Umûrun Hakk'a tefvîz et, Cenâb-ı Kibriyâ'dan bil." Ya'nî "kahrı düşmân elinden, lutfu da dost elinden bilme. İşlerini Cenâb-ı Hakk'a ısmarla, olanları O'ndan bil." Burada, mü'min olmak için inanılması gereken "Âmentü" esâslarındaki "Îmânın 6 şartı"ndan "kader"e ya'ni hayır ve şerrin Allahü teâlâdan olduğuna inanmak konusuna, bir nebze de olsa, temâs etmemiz uygun olacaktır. Kitaplarda: "hayır ve şer, olmuş ve olacak şeylerin cümlesinin, Allahü azîmüş-şân'ın takdîri ile ya'nî ezelde bilmesi, dilemesi, levh-i mahfûza yazması ve vakitleri gelince yaratmasıyla olduğuna inandım, îmân eyledim, kalbimde aslâ şek ve şüphe yoktur" demek lâzım geldiği belirtilmektedir. Erzurumlu İbrâhîm Hakkı [rahmetullahi aleyh] buyuruyor ki: "Hak şerleri hayr eyler,/zannetme ki ğayr eyler,/ârif ânı seyr eyler,/Mevlâ görelim neyler,/neylerse, güzel eyler..." BİZ KULLARA DÜŞEN... Bilindiği gibi, Allahü teâlâ, insanları çeşitli şekillerde imtihâna tâbi tutmakta, ba'zan belâ ve musîbetler vererek onları îkâz etmekte, ba'zan da sabırlarını ölçmekte, sıkıntı hallerinde de şükredip etmeyeceklerini denemektedir. Böyle hâdiselerde, insanlar âcizliklerini idrâk edip, kibirden kurtulmaktadırlar. Allahü teâlâ, kibriyâ ve azamet sâhibi olup kullarının kibirlenmesine aslâ râzî olmamaktadır. Burada biz kullara düşen, "kader"e inanmak, Allah'a "tevekkül" etmek, belâ ve musîbetlere "sabretmek", Allah'a "şükür" ve "kulluk" yapmak, günâhlarımızdan dolayı "tevbe" ve "istiğfâr" etmektir. Meselenin bir başka yönü daha vardır ki, o da şudur: "Derd ü belâ kemend-i mahbûbest" ya'nî derd ve belâ sevgiliye atılan bir kemend'dir. Bilindiği gibi, Peygamberlere, Eshâb-ı kirâma, âlimlere ve velîlere ne sıkıntılar gelmiştir. Şüphesiz ki, inanan bir insana gelen sıkıntılar, onun günâhlarının affına ve derecesinin yükselmesine sebeb olmaktadır. Bunu da hâtırdan çıkarmamalıdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.