İmâm-ı Gazâlî'nin büyüklüğü

A -
A +

Dünkü makâlemizde, bir nebze, İmâm-ı Gazâlî'nin kimliğinden, âilesinden, ilim tahsîlinden, bazı hocaları ve talebesinden, yazdığı kitaplarının bir kısmından bahsetmeye çalıştık. Bugünkü makâlemizde de, yine onun büyüklüğünden, üstünlüğünden bahsetmek istiyoruz... "İsmâîliyye" adındaki bid'at fırkasının görüşlerini çürütmek için "Kitâbu Fedâihi'l-Bâtınıyye ve Fedâili'l-Müstehzariyye" adlı eserini yazdı. Yine bu sırada, Rumcayı öğrenerek, eski Yunan ve Lâtin felsefecilerinin sapıklığını ortaya koymak için, o filozofların kitaplarının asılları üzerinde, üç sene titizlikle inceleme ve araştırmalar yaptı. Bu incelemeleri netîcesinde, felsefecilerin maksatlarını açıklayan "Mekâsıdü'l-Felâsife" kitâbı ile felsefecilerin görüşlerini reddeden "Tehâfütü'l-Felâsife" kitâbını yazdı. Avrupalı filozoflar, o asırda, dünyânın tepsi gibi düz olduğunu iddiâ ederek, ilimlerini ve felsefelerini böyle yanlış bilgiler üstüne kurarken, İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), dünyânın yuvarlak olduğunu, karaciğerde kanın zehir ve mikroplardan temizlenip tâzelendiğini delîllerle isbât etti... ONU FELSEFECİ ZANNETTİLER!.. İmâm-ı Gazâlî [rahimehullah], felsefecilerle ilgili çalışmalarını "El-Munkızu Ani'd-dalâl" kitâbında anlatmaktadır. Filozofların, fırkalarının çeşitliliğine ve çokluğuna rağmen, "Dehriyyûn", "Tabîıyyûn" ve "İlâhiyyûn" olmak üzere üç kısma ayrıldığını, bunların hepsinin de kendilerini bid'at ve küfürden kurtaramadıklarını ifâde etmiştir. İmâm-ı Gazâlî'nin, felsefecilerin görüşlerini çürütmek ve i'tikâdlarına, felsefe karıştıran sapık fırkalara cevap vermek için yaptığı bu çalışmasını işiten birtakım kimseler, onu felsefeci zannetmişlerdir. Bunun sebebi, felsefe ile tefekkür arasındaki mühim farkı bilmemek olabilir. Felsefeciler aklı rehber edinmişlerdir. Mütefekkirler ise aklı kullanmakla berâber, akla da rehber olarak Peygamberleri ve onların bildirdikleri îmânı almışlardır. Göz için ışık ne ise, akıl için îmân odur. Işık olmayınca göz göremediği gibi, îmân olmayınca akıl da doğru yolda yürüyemez. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, filozof değil, müctehiddir. Zâten İslâmiyette felsefe ve filozof olmaz; İslâm âlimi olur. İslâm dîninde felsefenin üstünde İslâm ilimleri, filozofun üstünde de İslâm âlimleri vardır... İmâm-ı Gazâlî [rahmetullahi aleyh], bu çalışmalarından sonra, yerine kardeşi Ahmed Gazâlî'yi vekîl bırakarak, Nizâmiye Üniversitesi'ndeki görevine biraz ara verdi ve Bağdat'tan ayrıldı. Çeşitli ilmî çalışmalar ve seyâhatler yaptı. Şâm'da kaldığı iki yıl içinde, en kıymetli eseri "İhyâu Ulûmi'd-dîn"i yazdı. Daha sonra Kudüs'e gitti. Burada Bâtınî denilen sapık fırkaya karşı "Mufassılu'l-Hilâf", "Cevâbu'l-Mesâil" ve Allahü teâlânın "Esmâ-i Hüsnâ" denilen isimlerini anlatan "El-Maksadü'l-Esnâ fî Esmâillahi'l-hüsnâ" adlı eserini yazdı. Kudüs'te bir müddet kaldıktan sonra hacca gitti. Haccını müteâkıben Bağdâd'a döndü. Nizâmiye Üniversitesinde, Şâm'da yazdığı İhyâ'sını kalabalık bir talebe kitlesine ders olarak okuttu. Bu seferki tedrîs hayâtı fazla uzun sürmedi. Doğduğu yer olan Tûs'a gitti. Burada yine Bâtınîlere karşı "Ed-Dercü'l-merkûm" kitabı ile "El-Kıstâsu'l-Müstakîm", "Faysalu't-Tefrika", "Kimyâ-ı Seâdet", "Nasîhatü'l-Mülûk" ve "Et-Tibru'l-Mesbûk" adlı kıymetli eserlerini yazdı. On sene kadar süren bu hizmetlerinden sonra, Selçûklu vezîri Fahru'l-Mülk'ün ricâsı üzerine, bir müddet daha Nizâmiye Üniversitesinde ders verdi. Tasavvufu anlatan "Mişkâtü'l-Envâr" adlı eserini de bu sırada yazdı. İNSANLARI İRŞÂD ETTİ... İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin tasavvufta mürşidi, "Silsile-i zeheb"in büyüklerinden olan "Ebû Ali Fârmedî" hazretleridir. Onun huzûrunda kemâle geldi. Zâhir ilimlerinde eşsiz âlim olduğu gibi, tasavvuf ilimlerinde (evliyâlık ilimlerinde) de mürşid (yol gösterici) oldu. Her iki ilimde de, Peygamberimizin vârisi oldu. Kısa bir müddet daha Nizâmiye Üniversitesinde ders verdikten sonra, doğduğu yer olan Tûs'a döndü. Burada evinin yakınına bir medrese ve bir de tekke yaptırdı. Günleri insanları irşâd etmekle geçti... [Tabîî ki, koca bir deryayı, iki kısa makâle çerçevesine sığdırmak mümkün değildir. İnşâallah, öbür hafta da İmâm-ı Gazâlî'den bahsetmek istiyoruz. Cenâb-ı Hak, onu, diğer İslâm âlimlerini ve evliyâullah'ı bizlere şefâatçi eylesin.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.