Oruç tutmamayı mubâh kılan özürler

A -
A +

Ramazân-ı şerîf ayında, özürsüz oruç tutmamak büyük günâhtır. Hadîs-i şerîfte, "Özürsüz olarak Ramazânda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazândaki o bir günkü sevâba kavuşamaz" buyurulmuştur. (Tirmizî)

Oruç tutmamayı mubâh kılan özürler nelerdir? diye bir suâl sorulabilir? Şunlardır:
1- Hastalık: Hasta olan veya oruç tutunca hastalığı artacak olan kimse, oruç tutmaz veya tutuyorsa bozabilir. Hastaya bakan da, hastaya bakmak için sıkıntıya girerse, oruç tutmayabilir.
2- Sefer: 104 km uzağa giden kimse, 15 günden az kaldığı yerde seferî olur. Yolculukta sıkıntı olur, iş aksar veya kazâya sebep olacak bir durum olursa, orucu kazaya bırakmak câiz olur. Hadîs-i şerîfte, "Seferde sıkıntı içinde oruç tutmak, takvâ sayılmaz" buyuruldu. (Buhârî)
3- Gebe ve emzikli olmak: Kendine veya çocuğuna bir zarar gelecekse, gebe ve emzikli kadın oruç tutmaz. Hadîs-i şerîfte, "Allahü teâlâ, gebe ile emzikli kadınlara, oruç tutmamaları için ruhsat verdi, oruçlarını tehîr etti" buyuruluyor. (Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî)
Emzikli kadın, kendi çocuğunu veya başkasının çocuğunu emzirse de hüküm aynıdır.
4- Açlık ve susuzluk: Kendisinde şiddetli açlık ve susuzluk meydâna gelen kimse, ölüm tehlikesi varsa veya aklı gidecekse yahut hastalanıp bir zarara uğrayacaksa orucunu bozabilir.
5- İhtiyârlık: Oruç tutamayan ve iyileşme ihtimâli de olmayan yaşlı kimse, tutamadığı günler için fidye verir. Her bir gün için 1.750 gr buğday veya buğday unu olmak üzere 30 günün fidyesi 53 kg undur. 53 kg un alacak kadar altın da verilebilir. [Arpa, üzüm veya hurmadan verecek olursa, her gün için 3.5 kg'dır.]
6- İkrâh: Oruçlu, "Orucunu bozmazsan seni öldürür veya bir uzvunu keseriz" diye tehdît edilmişse, dediklerini de yapmaya güçleri yetiyor ve blöf yapmıyorlarsa, orucu bozmak mubâh olur.
Oruçlu olduğunu unutarak yiyen, sonra bilerek yiyip içmeye devâm ederse, keffâret gerekir mi? Önce şunu belirtelim: Keffâret, oruçlu olduğunu bile bile, bu ayın hürmetini çiğneyecek iş yapmak sebebiyle, meselâ yiyip-içmek veya cinsî münâsebette bulunmaktan dolayı gerekir.
Oruçlu olduğunu unutarak yiyip-içtiğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devâm etmek, sâdece kazâ gerektirir. Bu vesîle ile burada, orucu bozup yalnız kazâ gerektiren şeyleri zikretmekte fayda görüyoruz.
Ramazân orucunu bozup, yalnız kazâ gerektiren şeyler şunlardır:
* İmsâk vaktinin bittiğini bilmeden yiyip-içmek. * İmsâk vaktinden sonra niyet edenin, gün içinde orucunu kasden bozması. * Güneş battı zannederek orucunu bozmak. * Kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilâç ve gıdâ olmayan şeyi yutmak. * Boğaza kar ve yağmur kaçması. * Abdest alırken boğaza su kaçması. * Dişlerin arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak. * Dişi kanayanın ağzındaki kanı yutması veya tükürükle eşit miktarda karışık kanı yutması. * Oruçlunun ağzına giren gözyaşı veya ter, çok olur da, tuzluluğunu ağzının her yerinde duyar ve yutarsa orucu bozulur. Yutmayıp tükürürse bozulmaz. * Astım spreyi kullanmak. * Dil altına konan ilâcı emmek. * Buruna sıvı ilaç koymak. * Burundan genze giden kanı yutmak. * Buruna kolonya çekmek. [kolonyayı koklamak bozmaz.] * Ud ağacının, amberle tütsülenip dumanının çekilmesi. * Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek içine çekmek. * Özel olarak su buharı teneffüs etmek. * Buruna çekilen suyun ağızdan çıkması. * Derideki açık yaraya konan sıvı ilâcın sindirim yoluna girmesi. * Vücûda ilaç şırınga etmek. * Vücûda giren ultrason veya endoskopi cihazında ilaç, merhem olması. * Kulağın içine ilaç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak. * Orucun zorla bozdurulması. * İsteyerek, zorlayarak ağız dolusu kusmak. * Mukîmken oruca başlayıp sefere çıkınca yiyip-içmek. * Oruçlu olduğunu unutup yediğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devâm etmek. * Açlığa veya susuzluğa dayanamayarak yiyip içmek. * Bayılanı ayıltmak için veya uyuyanın ağzına su akıtmak. * Seferde iken kasden orucunu bozana keffâret gerekmez, sâdece kazâ gerekir. Çünkü seferde oruç tutmak farz değildir. * Kasden orucunu bozanın başına, sonradan oruç tutmamayı mubâh kılacak bir hâl gelse, meselâ kadının hayzı başlasa yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa, yalnız kazâ gerekir. Fakat orucunu bozup sefere çıksa, keffâret de gerekir; çünkü sefere çıkmak "semâvî bir özür" değildir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.