Bedenî ve mâlî bazı ibâdetler

A -
A +
Hicretin ikinci yılında, bedenî ve mâlî ibâdetlerden bazıları emredildi. Mesela terâvîh namazı kılınmaya başlanmış ve sadaka-i fıtır vermek vâcip olmuştur. 
 
Bilindiği üzere Sevgili Peygamberimiz, Receb-i şerîf ayının başında, “Ey Allah’ım! Receb ve Şa’bân aylarında bize bereketler ihsân eyle, [bu ayları bizlere bereketli kıl] ve bizi Ramazân ayına da ulaştır” meâlinde duâ buyururlardı.
Bilindiği gibi, “Ramazân”, sözlük manâsı itibâriyle “yanmak” demektir. Çünkü bu ayda oruç tutan ve tevbe eden Müslümânların günâhları yanar, yok olur. Mübârek “Ramazân ayı”nda oruç tutulur, “Terâvîh namazı” kılınır ve “Sahûr”a kalkılır; daha başka bedenî ve mâlî bazı ibâdetler yapılır.
Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“Ramazân orucu farz, terâvîh namazı da sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibâdetle geçirenin günâhları affolur.” [Nesâî]
“Ramazân ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.” [Nesâî]
“Ramazân ayı mübârek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazân orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytânlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [yani Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.” [Nesâî]
Cuma günü “Seyyidü’l-eyyâm” (günlerin efendisi), Kadir gecesi “efdalü’l-leyâlî” (gecelerin en fazîletlisi), üç ayların sonuncusu olan Ramazân ayı ise “sultânü’ş-şühûr” (ayların sultânı)dır.
Ebu Hüreyre’nin (radıyallahü anh) anlattığına göre, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Ramazân ayı gelince, Cennet kapıları açılır; Cehennem kapıları kapanır ve şeytânlar (zincire vurulur) bağlanır.”
           ***
Hicretin ikinci yılında, Müslümânlara bedenî ve mâlî ibâdetlerden bazıları emredildi.
Meselâ daha önce Kudüs’e, Mescid-i Aksâ’ya doğru namaz kılınırken, Allahü teâlânın emriyle, Kâbe-i şerîfe’ye doğru namaz kılınmaya başlanmıştır. Kıblenin Kâbe-i muazzama, Mescid-i harâm olduğunu bildiren Bakara sûresinin 144. âyeti nâzil olunca, Müslümânların kıblesi, Kâbe-i şerîfe olmuştur.
Bunun yanında, Kıblenin Kâbe-i muazzama olmasından bir ay ve hicretten de 18 ay sonra, Şaban ayının 10. günü, Bedir gazâsından da bir ay önce, oruç farz olmuştur.
Yine o senede (hicretin 2. senesinde), Ramazan ayında, terâvîh namazı kılınmaya başlanmış ve sadaka-i fıtır vermek vâcip olmuştur. 
Kezâ hicretin 2. senesinde Ramazân ayında zekât vermek de farz olmuştur.
Yine hicretin 2. yılında Zilhicce ayında, Kurbân kesmek ve bayram namazı kılmak vâcip olmuştur.
Hicretin 2. yılı olaylarından biri de, müdâfaa için cihâda izin verilmesidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.