Barış ve huzurun önemi hakkında...

A -
A +
Bütün toplumlarda istenen şey, “Barış” ve “Huzûr”dur. İnsanların hepsi “mutlu olmak” isterler, yani “mesut” ve “bahtiyar” birer hayat yaşamayı arzu ederler.
 
Mukaddes dînimiz “İslâmiyet”, “silm” kökünden gelmektedir; o da “barış” demektir. Cenâb-ı Hak, insanı, eşref-i mahlûkât (yaratılmışların en şereflisi) kılmıştır; kâinâttaki her şeyi onun hizmetine vermiştir.
Allahü teâlâ, kullarından ne istemektedir? Kendisini tanımalarını, îmân etmelerini, verdiği nimetlere şükretmelerini, kendisine kulluk etmelerini, kardeş olmalarını, sevişmelerini, yardımlaşmalarını istemektedir.
Peygamberlerin ana hedefleri nedir? İyi fert, iyi âile ve iyi cemiyet teşkîli. Bütün insanların dünya ve âhiret saâdetine kavuşmaları.
İstisnâsız bütün cemiyetlerde arzulanan, tüm toplumlarda istenen şeyin, “Barış” ve “Huzûr” olduğunu görüyoruz. İnsanların hepsi “mutlu olmak” isterler, yani “mesut” ve “bahtiyar” birer hayat yaşamayı arzu ederler.
Bir toplumda; insanlar arasında iyi geçim varsa, huzur temin edilebiliyorsa, orada rahat yaşama imkânı olur. Bu takdirde insanlar, birbirlerine düşman olmadan, herkes diğerinin hukûkuna/haklarına saygı duyarak yaşarlar.
Bunun aksine, bozguncular tarafından insanların arasına ayrılık tohumları atılıp, fertler birbirlerine düşman hâle getirilmişlerse, orada fitne var demektir. Kardeşçe yaşaması icap eden Müslümânları, çeşitli sebeplerle, hîle ve desîselerle biribirlerine düşürüp, kânunlara ve nizâmlara karşı isyâna teşvik edenler, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde belirtilen fitne çıkarma vebâlini yüklenmiş olurlar.
Cemiyetteki insanlar arasında fitne çıkarıldığı zaman, millî ve manevî bütünlük ortadan kalkar. Bunun neticesinde de insanlar kamplara bölünürler. O hâle gelirler ki, kardeş kardeşe, baba evlâda, hanım kocasına düşman olur.
Fitne çıktığında, insanlar huzursuz, rahatsız ve bıkkın hâlde olurlar. Bilerek veya bilmeyerek fitne çıkmasına sebep olanlar, insanlar arasında bölücülüğe, sıkıntıya, kânunlara karşı saygısızlığa ve en önemlisi dînî emirleri yerine getirmeyerek inançların zayıflamasına veya yanlış tatbîk edilmesine sebep olurlar. Onun için Peygamber Efendimiz (aleyhis-selâm): “Fitne uykudadır, onu uyandırana Allah lanet etsin” buyurmuştur.
Yüce Rabbimiz, Enfâl sûresinde şöyle buyurmuştur (meâlen): “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (umûma sirâyet ve hepsini perişân eder). Biliniz ki, Allah'ın azâbı şiddetlidir.” (Enfâl, 25)
Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm) de buyurmuşlardır ki:
“Fitne zamanında, Müslümânlara ve onların reîslerine tâbi olunuz. Hak yolda olan yoksa, fitneciler, isyâncılar arasına karışmayınız! Ölünceye kadar fitneye katılmayınız.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.