Bir ibadetin sahih olması

A -
A +
“Bir ibâdetin sahih olması için, dört mezhepten birine uygun olması lâzımdır. Yani, o işin sahih olması için, bir mezhepte uyulması lâzım olan şartların hepsine uygun olması gerekir."
 
 
“Avâmdan bir kimsenin, dört mezhepten birine uymayıp, Kitap ve Sünnete uygun olarak veya başka bir müctehidin yâhut bir Sahâbînin ictihâdına uyarak yaptıkları ibâdetler, sahih olmaz mı?” diye bir suâl hatıra gelebilir.
Büyük âlim, Seyyidİbn-i Âbidin (rahmetullahi aleyh) bu konuda buyuruyor ki:
“Bir ibâdetin sahih olması için, dört mezhepten herhangi birine uygun olması lâzımdır. Yani, o işin sahih olması için, bir mezhepte uyulması lâzım olan şartların hepsine uygun olması gerekir. Bir ibâdeti yaparken, şartlarından biri bir mezhebe, başka biri de, başka bir mezhebe uygun olursa, bu ibâdet sahih olmaz.” [Bu, telfîk olur.] (Hâşiyetü Reddi’l-muhtâr)
Bin küsur yıldan beri herkes bir mezhebe bağlı iken, maalesef şimdi bazı cahiller, herkesi başıboş, mezhepsiz yapmaya çalışıyorlar. İmâm-ı Karâfî (rahimehullah) buyurmuştur ki:
“Eshâb-ı kirâm zamanında herkes, herhangi bir Sahâbîye sorar ve öğrendiğiyle amel ederdi; delîl soran olmazdı. Şimdiyse, yeni îmân edenlerin, aynı mezhepteki âlimlerden, delîl aramadan sorup öğrenerek amel etmeleri; aynı mezhepte olan âlimleri bulamazlarsa, her âlimden sormaları, sonra bir mezhebi öğrenip, bu mezhebi taklit etmeleri gerektiğini âlimler söz birliğiyle bildirmişlerdir. Yani bunda icmâ hâsıl olmuştur.” (Abdülvehhâb-ı Şa’rânî, el-Mîzânü’l-kübrâ)
Mezhepler varken, avâm, kendi mezhebinde olan müftüye sorar, kendi mezhebinde olan müftü bulamazsa, ancak o zaman başka mezhepteki müftüye de sorabilir. O müftüye sorarken de, kendisinin hangi mezhepte olduğunu meselâ Hanefî veya Şâfiî olduğunu söylemesi gerekir. Şimdi müctehid müftü olmadığı için, kendi mezhebindeki kitâba bakar. (Kemâlüddîn İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr)
Kur’ân-ı kerîmde “Müminlerin [itikâd ve ameldeki] yolundan ayrılanların Cehenneme gidecekleri…” [Nisâ, 115] beyân buyurulmuştur.
“Medârik” tefsîrinde bu âyetin açıklamasında, “Kitap ve Sünnetten ayrılmak gibi, icmâdan da ayrılmak câiz değildir” buyuruluyor.
“Bir müctehid ictihâd ederken yanılsa veya bir hak mezhebin bir hükmü, Allah katında yanlış ise, bizim o hükümle amel etmemiz günâh olmaz mı?” diye de bir soru hâtıra gelebilir.
Buna cevâben denilebilir ki: Müctehid, ictihâd ederken yanılsa bile, günâh olmaz, sevap olur. Allahü teâlâ, insanları kendi katındaki mutlak doğruya göre değil, müctehidin ictihâdına uyup uymamakla imtihân edecektir. Bu genişliği, bu rahmeti, Habîbinin ümmetine ihsân etmiştir. Müctehide yani kendi mezhebine uyan kurtulur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.