İslâmofobi, hiçbir suretle kabul edilemez

A -
A +
Osmânlıdan sonra, İslâm âlemi, hercümerç içerisinde kalmış, maddî ve manevî yönden çok perişân duruma düşmüştü. Ama şükürler olsun ki, toparlanmaya başlamıştır...
 
Kelime anlamı olarak "İslâm Korkusu" demek olan "İslâmofobi", İslâm dînine ve Müslümanlara karşı sürdürülegelen ön yargı, ayrımcılık ve düşmânlıktan kaynaklanan; Müslümanlara karşı​ duyulan nefret, ayrımcılık, düşmânlık ve kin besleme anlamlarına gelmektedir.
Dünkü makâlemizin sonunda, Ayrupa'da, Osmânlı Devletinin son dönemlerinde, Batılıların destekleriyle çıkarılan "Jön Türk Basını" başlıklı bir makâleden bahsetmiştik. Dün, o konuda daha fazla malûmât verememiştik. Bugün burada şu kadarını söyleyelim ki, mezkûr gazete ve dergiler, yaptıkları yayınlarla, o dönemin Sultânı olan II. Abdülhamîd Hân'a karşı bir algı oluşturmuşlar, halkı onun aleyhine geçirmişler; hattâ halkı, İslâmiyetin baş-müdâfii ve hâmîsi olan, gece-gündüz İslâmın neşri için çalışan "Halîfe-i Müslimîn"e karşı "Şerîat isteriz" sloganlarıyla sokaklarda yürütmüşlerdir. 
Bizim ülkemizde de, başka ülkelerde de; geçmişte de, günümüzde de; medya çok önemli bir güç olmuş, öyle ki hükûmetler yıkmış, hükûmetler kurmuştur.
Târihte [1595 yılında] bizim şerefli ecdâdımız, 22 milyon 344 bin 700 km2 toprağa sâhip olmuşlar, ama gün gelmiş Osmânlı Devleti de yıkılmıştır. Nitekim insanlar da doğar, büyür, gelişir ve ölürler. Devletler de aynı kaderi paylaşırlar...
Günümüzden biraz geriye giderek şunu ifâde edelim: Meşhûr tarihçi Yılmaz Öztuna’nın da “Büyük Türkiye Târihi” isimli kitâbında ifâde ettiği gibi, 624 sene üç kıtada at koşturan, bunun 322 senesinde dünyânın tek süper gücü olan “Osmanlı Devleti” Yavuz Sultân Selîm Hân’ın, Mısır’ı fethinden sonra bütün Müslümânları tek çatı, tek bayrak, tek sancak altında toplamış, dünyânın her tarafındaki Müslümânlar rahat etmiş, bir ve beraber hareket etmişlerdir. Hattâ gayr-i müslimler bile, o dönemde rahat etmişlerdir. Çünkü mağdur ve mazlum olan insanlar, Osmânlı Devletinden yardım isterler, Ecdâdımız da onların imdâdına koşardı.
[Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve yok olması için, maalesef pekçok proje yapılmıştır. Rumen devlet adamı, târihçi ve yazar Aleksi Djuvara’nın “Cent Proget de la Partage de la Turqui” isimli kitâbı bunun isbâtıdır. Bu eser “Hâdıru’l-âlemi’l-İslâmî” adıyla hülâsaten Arapçaya çevrilmiş, daha sonra da emekli Diyânet İşleri Başkan Yardımcılarından ve Isparta Milletvekillerinden Yakup Üstün “Türkiye'nin Parçalanması İçin Yüz Proje” ismiyle Türkçeye çevirip bastırmıştır.]
Osmânlı Devleti yıkıldıktan sonra da, maalesef İslâm âlemi, hercümerç içerisinde kalmış, maddî ve manevî yönden çok perişân duruma düşmüş; ama Allahü teâlâya çok şükürler olsun ki, bir müddetten beri [10-15 seneden bu yana], biraz olsun, toparlanmaya başlamıştır. İslâm âleminin her tarafında, gelişen Türkiye’ye, herkes ümit bağlamaktadır. Gittiğimiz her yabancı ülkede de bunu görmekteyiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.