Her şehirde bir âlimin bulunması farzdır...

A -
A +
İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyurdu ki: "Her şehirde, akâid konusunda ortaya çıkacak tereddütleri gidermek için, bir İslâm âliminin bulunması farz-ı kifâyedir."    Büyük İslâm âlimi İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh): "Her şehirde, akâid konusunda ortaya çıkacak tereddütleri gidermek için, bir İslâm âliminin bulunmasının farz-ı kifâye" olduğunu ifâde buyurmaktadır. Âkıl, bâliğ, erkek ve kadın her Müslümânın, "zarûrât-ı dîniyye" denilen "zarûrî=temel dînî bilgileri" ["Akâid", "Fıkıh" ve "Tasavvuf yani Ahlâk" bilgilerini] öğrenmeleri farz-ı ayındır. Yani tek tek herkese farzdır. Büyük pedagog, psikolog ve sosyolog İmâm-ı Gazâlî (rahimehullah) âlimlerin, velîlerin, mürşidlerin, rehberlerin, eğitimcilerin derece ve mertebelerini de vecîz bir şekilde şöyle ifâde etmektedir.  Buyuruyor ki: "İlim adamları olmasaydı, insanlar hayvanlar gibi olurlardı. Çünkü âlimler insanları, eğitim-öğretim vâsıtasıyla barbarlıktan çıkarıp insanlık seviyesine yükseltirler." Bugün bütün dünyâda, ilimden-irfândan mahrûm olan bazı insanların, nasıl hayvânlardan daha bayağı/aşağı, daha âdî işler yaptıklarını hepimiz maalesef müşâhede etmekteyiz. Zâten Cenâb-ı Hak da öyleleri için, "Onlar hayvanlar gibidirler, bilakis onlardan da daha sapık, daha aşağıdırlar..." buyurmaktadır. Müslümânlar içinde, terbiye ve aydınlatma işiyle görevli husûsî muallimlerin, ilim adamlarının bulunması gerekir. İslâm nazarında, ilim erbâbı insanların, muallimlerin/öğretmenlerin yetiştirilmesi, her türlü ihtiyaçtan önce gelmektedir. Bilinmeyen konuların mutlakâ ilim ehline sorulması, Kur'ân-ı kerîmde geçen bir emirdir.İlmin ayakta durması da ulemânın varlığına bağlıdır. Dünyâ durdukça, ilim adamlarına olan ihtiyaç devam edecektir. Muallimler de eğitim ve öğretimin temel ihtiyâcıdırlar. Peygamberimiz, ilmin önemi ve âlimin fazîleti üzerinde o kadar çok durmuştur ki, iki sınıf dışındaki insanlarda âdetâ hayır olmadığını söylemiştir. Bu iki hayırlı sınıf ise, âlim (ilim adamı) ve müteallim(talebe, öğrenci)dir.  Yine Sevgili Peygamberimiz, diğer bir hadîs-i şerîfinde, "Ya âlim/ilmi öğreten ol; ya müteallim/öğrenci ol; ya ilmi dinleyen/işiten ol; yahut da (ilmi, ulemâyı ve ilim meclislerini) seven ol; sakın beşinci gruptan olma, yoksa helâk olursun" buyurmuştur. Son Peygamber olan Hazret-i Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem), 23 sene gibi çok kısa zaman zarfında, 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe, "hayırlı bir ümmet" meydana getirmesi, onların da 50 sene gibi yine çok kısa bir zaman diliminde, gâyet mahdût imkânlarla, Endülüs'ten Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip  oralara ilim, irfân, ahlâk, fazîlet, medeniyet, adâlet, hakkâniyet, insan hakları, nûr ve hidâyet götürmeleri  konusu ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.