Sevgili Peygamberimizin nasihatlerine olan ihtiyacımız

A -
A +
Eğitimden maksat “iyi fert”, “iyi âile”, “iyi cemiyet” meydâna getirmek, yani "iyi insan"[orijinal ismiyle de "insân-ı kâmil"] meydâna getirmektir.
 
 
Günümüzde görülen, bütün dünyâdaki insanların içine düştükleri buhrânların, bunalımların en önemli sebebi, şüphe yok ki, insanların rûh ve madde dengesini iyi kuramamaları, ulvî yaratılış gâyelerini unutmaları, fıtrat-ı selîmelerine uygun hareket edememeleridir. Yanî akl-ı selîmin îcâplarına göre hareket etmeyip, nefislerinin, süflî duygularının esîri olmaları, kemâle götüren yollardan ayrılmalarıdır.
Bugün insanlığın çok bunaldığı, çözmekte sıkıntıya düştüğü her şeyin çözüm ve çâresi, aslında bizim yüksek kültür ve medeniyetimizde, özellikle mukaddes dînimiz İslâmiyette vardır. Bugün çok perişan hâlde olan insanlığın kurtuluşu için, bizim bu yüksek kültür ve medeniyetimizden istifâde edilmelidir. 
Mukaddes dînimizde adam öldürmek, yaralamak, malını almak, çalmak şöyle dursun, kalp kırmak bile büyük günâhlardan sayılmıştır.
Peşînen ifâde edelim ki, câna, mâla, ırza hücum etmek, aslâ İslâmiyetin tasvip ettiği işler değildir. İslâmiyette, adâlet karşısında herkes eşittir. Sultan-tebea farkı gözetilmez.
Gerek bütün Peygamberler, gerekse Peygamberimizin vârisi durumunda olan, “Ulemâ” ve “Evliyâ” denilen, Allahü tealânın sevdiği kullar, hayâtları boyunca, insanları pek çok rûhî olgunluklara eriştirmek için çalışmışlardır.
23 sene zarfında, bi-iznillah, 150.000 civârında güzîde "sahâbî" meydâna getiren Sevgili Peygamberimiz için, "O, Sahâbe-i kirâmı yani ilk Müslümânları nasıl eğitmiştir?" diye bir soru sorulacak olursa, tabîî ki evvelâ "Kur’ân-ı kerîm ile eğitmiştir" cevâbını veririz.
Şüphesiz ki, Peygamberimizi, belirli kişilere veya özel bir sınıfa ders veren klasik bir eğitimci olarak düşünemeyiz.
Bunları belirttikten sonra, burada, yine altını çizerek ifâde edelim ki: Herkesçe bilindiği gibi, bütün “Peygamberler Tarihi”ni incelediğimizde ve son Peygamber olan Hazret-i Muhammed Efendimizin hadîs-i şerîflerini okuduğumuzda, hepsinin gâyelerinin, yüksek ahlâklı iyi insanlar, âileler ve cemiyetler meydâna getirmek olduğunu görüyoruz.
Zâten, tekrâren belirtelim ki, bizim dînimizde, târihimizde, kültür ve medeniyetimizde eğitimden maksat “iyi fert”, “iyi âile”, “iyi cemiyet” meydâna getirmek, özetle söylemek gerekirse "iyi insan"[orijinal ismiyle de "insân-ı kâmil"] meydâna getirmektir.
"Medeniyet" de: "Tamîrul-bilâd [beldeleri imâr etme/bayındır hâle getirme] ve terfîhul-ıbâd [kulları müreffeh kılma, refâh seviyesine ulaştırma]" şeklinde tarif edilmektedir.
Sevgili Peygamberimiz de, İslâmiyeti 2 madde hâlinde özetlemiştir: "et-Ta'zîmü li-emrillah [Allah'ın emirlerine tazîmde bulunma] veş-şefekatü li-halkıllah [Allah'ın mahlûklarına şefkat/merhamet etmek]."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.