Kur'ân-ı kerîmi sünnet açıklamaktadır

A -
A +
İslâmiyeti doğru olarak anlamak ve yaşamak için "Edille-i Şer'iyye"nin dördüne de ihtiyaç vardır. Hele dînin ikinci temel kaynağı olan "Sünnet"ten müstağnî kalmak mümkün değildir.   Bir gün, Eshâb-ı kirâmdan İmrân İbnü'l-Husayn (radıyallahü anh), yanında arkadaşları olduğu hâlde oturuyordu. Cemâatten biri, "Bize, Kur'ân'dan başka bir şey tahdîs etmeyiniz" dedi. O da, ona "yaklaş" dedi; o da yaklaştı. Ona, "sen ve arkadaşların Kur'ân'ı arasanız, onda öğle namazını(n farzının) 4 rek'at, ikindiyi 4 rek'at, akşamı 3 rek'at olarak ve ilk iki rek'atta ne kırâat edeceğinizi bulabilir misiniz?""Sen ve arkadaşların, Kur'ân'da Ka'be-yi şerîfeyi tavâfın 7 şavt olduğunu, Safâ ve Merve arasındaki sa'yin 7 defa olduğunu bulabilecek misiniz?" sözlerini söyledi. Sonra şunları ilâve etti: "Ey cemâat, bizden (ilmi) alınız (öğreniniz). Çünkü siz, eğer böyle yapmazsanız, vallahi dalâlete düşersiniz."Hassân ibn Atıyye "Cebrâîl aleyhisselâm, Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Kur'ân'ı indirdiği gibi sünneti de indiriyor, Kur'ân'ı ona öğrettiği gibi sünneti de öğretiyordu" demiştir. Büyük fakîhlerden İmâm Evzâî (rahimehullah): Allahü teâlâ: "Peygamber, size ne verdi ise, onu alın (emirlerini tutun). Size neyi yasak ettiyse, onu da almayın (yapma dediğini yapmayın)." (Haşr sûresi, 7) ve yine "Kim Peygambere itâat ederse, muhakkak ki Allah'a itâat etmiş olur…" (Nisâ suresi, 80) buyurmuştur. Peygamberi, Kur'ân'ı tefsîr etmeye davet ediyor demiştir. Sahâbe-i kirâm, Kur'ân-ı kerîmin indiği zaman ve muhît içerisinde bulunmalarına ve lisânın ehli olmalarına rağmen, anlaşılması veya hüküm çıkarması müşkil olan her husûsta, Kur'ân kendisine inen ve onu teblîğ ve beyân etmekle memûr ve mükellef olan ve dili bilenlerin de en fasîhi olan Sevgili Peygamberimize soruyorlar, ortaya çıkan hâdiseler hakkında O'ndan fetvâ istiyorlar, O da onların müşkillerini hallediyor, bilmediklerini kendilerine öğretiyordu. Zâten Yüce Allah "…Eğer bilmiyorsanız, zikir (ilim) ehline sorunuz…" (Nahl suresi, 43) buyurmuştur. Bu, gâyet tabîî bir hâl idi. Zîrâ herhangi bir hâdise hakkında bir hüküm indiği zaman, Kur'ân'daki bu âyet, o hâdisenin aynı veya benzeri yâhût zâhirde az farklı başka bir hâdiseye de tatbîk olunur mu, olunmaz mı? mes'elesinde ortaya çıkan durum hakkında Sahâbe-i kirâm, kendine vahiy inen zât olan Peygamber Efendimize mürâcaat ediyorlar, o da suâllerini cevaplandırıyor, tereddüde düştükleri husûsları beyân ediyordu. Bunları duyanlar da başkalarına nakledip öğretiyorlardı. Netîce olarak ifâde edelim ki. İslâmiyeti doğru olarak anlamak ve yaşamak için "Edille-i Şer'iyye"nin dördüne de ihtiyaç vardır. Hele dînin ikinci temel kaynağı olan "Sünnet"ten müstağnî kalmak mümkün değildir. Herhalde ilmî ve dinî konularda, bu sâhanın mütehassısları olan İslâm âlimlerinin eserlerine muhtaç olduğumuz, insâf sâhibi herkesin kabul edeceği bir husustur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.