​Dinimizde uyulması gereken dört delil

A -
A +
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyurdu ki: "Bir hüküm üzerinde, dört hak mezhebin hükümleri arasında icmâ hâsıl olursa, bu icmâya da inanmak lâzımdır, inanmayan küfre girer."
 
 
Mukaddes dînimiz İslâmiyette dört delîl vardır:
1- Kitâb [Allahü teâlânın mukaddes kelâmı Kur’ân-ı kerîm].
2- Sünnet [Resûlullah Efendimizin bildirdiği sahîh hadîs-i şerîfler, onun fiilleri ve takrîrleri (tasvîbleri)].
3- İcmâ-ı Ümmet [Eshâb-ı kirâmın veya Tâbiînin yahut Tebe-i tâbiînin söz birlikleri].
Eshâb-ı kirâm'ın söz birliğine "icmâ" denir. Bir şeyi, Eshâb-ı kirâm, söz birliğiyle bildirmedilerse, Tâbiîn'in söz birliği bu şey için "icmâ" olur. Tâbiîn de bu şeyi söz birliğiyle bildirmedilerse, Tebe-i tâbiîn'in söz birliğiyle bildirmeleri, bu şey için "icmâ" olur; çünkü bu üç asrın âlimleri yani müctehidleri, hadîs-i şerîfle medhedilmiştir/övülmüştür. Bunlara "Selef-i Sâlihîn" denilir. İcmâ’a uymak farzdır. İcmâ’ı inkâr ise küfürdür. (Hâşiyetü Reddi'l-Muhtâr, Seâdet-i Ebediyye)
Hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki:
"Asırların (veya insanların yahut ümmetimin) en hayırlıları benim asrımdır (benim asrımın insanlarıdır, Eshâb-ı kirâmdır); sonra onları takip edenler (Tâbiîn-i kirâm); sonra da onları takip edenler (Tebe-i tâbiîn-i kirâmdır.)"
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, "Bir hüküm üzerinde, dört hak mezhebin hükümleri arasında icmâ hâsıl olursa, bu icmâya da inanmak lâzımdır, inanmayan küfre girer" buyuruyor. (Mektûbât, II, 36)
4- Kıyâs-ı fukahâ [Fakîhlerin, Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden çıkardıkları hüküm].
İslâm âlimlerinin kitaplarında, "Dört hak mezhepten birine uymak vâcibdir" deniyor. Buradaki "vâcib", "farz" anlamında kullanılmıştır. Hadîs-i şerîflerde bildirilen "vâcib" kelimesi de, genelde "farz" anlamındadır. Hanefî mezhebindeki "vâcib" hükmü, diğer üç mezhepte yok gibidir. Diğer üç mezhepte [Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî'de], "vâcib" denilince "farz" anlaşılır.
Dört mezhepten birine uymak, dört dînî delîlde de bildirilmiştir:
1- Tefsîrlerde bildirildiği için, onlardan birine uymak vâcibdir. Kur’ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
"Müminlerin [itikâd ve ameldeki] yolundan ayrılan Cehenneme gider." [Nisâ, 115]
İmâm Nesefî'nin "Medârik" tefsîrinde bu âyetin açıklamasında, "Kitâb ve Sünnetten ayrılmak gibi icmâdan da ayrılmak câiz değildir" buyuruluyor.
Yine Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
"O gün, her fırkayı İmâmları ile çağırırız." [İsrâ, 71]
Kâdı Beydâvî hazretleri, bu âyeti "Her ümmeti Peygamberleri ve dînde uydukları İmâmları ile çağırırız" şeklinde açıklamıştır.
İsmâîl Hakkı Bursevî'nin Arabî "Rûhu'l-beyân" isimli tefsîrinde ve Hüseyin Vâız-ı Kâşifî'nin Fârisî "Tefsîr-i Hüseynî"sinde ise, "Herkes mezhebinin İmâmı ile çağırılır. Meselâ "Yâ Şâfiî" veya "Yâ Hanefî" denir" şeklinde açıklanmaktadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.