İmânın dördüncü şartı peygamberlere inanmaktır

A -
A +
Peygamberlere imân etmek, aralarında Peygamberlik bakımından hiçbir fark görmeyerek, hepsinin sâdık, doğru sözlü olduğuna inanmak demektir.    Cenâb-ı Hak, şüphesiz ki bütün insanlara sayılamayacak kadar çok nimet, iyilik vermiştir. Allahü teâlânın merhameti, ihsânı, nimetleri o kadar çoktur ki, bunu ancak “sonsuz” kelimesiyle ifâde edebiliriz. Bunların en büyüğü ve en kıymetlisi ise, Resûller ve Nebîler (aleyhimüsselâm) göndererek İslâmiyeti, ebedî saâdet yolunu göstermesidir. Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insanı [yani Hazret-i Âdem’i], aynı zamanda ilk Peygamber kılmış, ondan sonra, kullarına râzı olduğu ve beğendiği yolu göstermek için, çeşitli mekânlardaki, çeşitli kavimlere, zaman zaman “Peygamber”ler göndermiştir. Bilindiği gibi, dînde inanılacak altı şeyden [Âmentü esâslarından=îmânın altı şartından] dördüncüsü, Allahü teâlânın “Peygamber”lerine inanmaktır. Peygamberlere îmân etmek, aralarında Peygamberlik bakımından hiçbir fark görmeyerek, hepsinin sâdık, doğru sözlü olduğuna inanmak demektir. Peygamberler, insanları, Cenâb-ı Hakk’ın beğendiği yola kavuşturmak, onlara doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir. Peygamberler hakkında, Kur’ân-ı kerîmde bir âyet-i kerîmede meâlen buyurulmuştur ki:(Îmân edenleri Cennet’le) müjdeleyici, (küfredenleri de Cehennem’le) korkutucu olarak Peygamberler gönderdik ki, bu Peygamberlerin gelişinden sonra, insanların (yarın) kıyâmette (Bizi îmâna çağıran olmadı) diye Allah’a bir hüccet ve özürleri olmasın. Allah azîzdir, hükmünde hikmet sâhibidir.” (Nisâ sûresi, 165) Demek ki Peygamberler, insanlara müjde vermek ve aynı zamanda onları korkutmak için gönderilmişlerdir... Başka bir âyet-i kerîmede de meâlen şöyle buyurulmuştur: “Peygamberin, üzerinizdeki (vazifesi), ancak ilâhî emirleri teblîğdir. Allah, açıkladığınız ve gizlediğiniz (sözler ile hareketlerinizin) hepsini bilir.” (Mâide sûresi, 99) Târihte belli bir zaman dilimine, belli bir coğrâfî bölgeye ve belli bir kavme gönderilen Peygamberler vardır. Ama âhir zaman nebîsi Muhammed aleyhisselâm, [günümüz de dâhil olmak üzere] bütün zamanlara, bütün mekânlara ve bütün kavimlere, tüm milletlere, hattâ hem insanlara, hem de cinnîlere gönderilmiş bir Peygamberdir. Bunun için Peygamberimize “Hâtemü’n-nebiyyîn” veya “Hâtemü’l-Enbiyâ” yahut “Hâtemü’l-Enbiyâ ve’r-Rusül:Nebîlerin ve Resûllerin sonuncusu” denilmiştir. Ayrıca “Resûlü’s-sekaleyn: İnsanların ve cinnîlerin Peygamberi” sıfatı da vardır. Bu husûs (yani bütün insanların ve cinnîlerin Peygamberi olması husûsu) ittifâklıdır, yani bütün âlimlerimizin söz birliği ile sâbit olan bir husûstur. Ama diğer mahlûkâta da Peygamber olduğunu bildiren âlimlerimiz de mevcuttur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.