İslamiyet, kadına yüksek değer vermektedir...

A -
A +
Mukaddes dînimizde, kadına çok büyük önem verilmiştir. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde kadın hakları hassâsiyetle zikredilmiştir.
 
“Nikâhlanıp, evlenerek bir araya gelen erkek, kadın ve çocuklardan meydâna gelen en küçük topluluk” olan “Âile”ye ve kadına, mukaddes dînimiz İslâmiyette ve târih boyunca kültür ve medeniyetimizde, çok büyük önem verilmiştir. Âilenin temelinin çok sağlam olarak atılması gerektiği vurgulanmıştır.
Şüphe yok ki, insanlık “Âile” ile başlar. Yüce kitâbımız Kur’ân-ı kerîmde bildirildiği gibi, bu âile, bir erkek ile bir kadından ibârettir. İlk insan, aynı zamanda ilk Peygamber kılınmıştır. Hazret-i Âdem ile eşi Hazret-i Havvâ, yeryüzünde bulunan ve İlâhî vahiy ile terbiye edilmiş olan ilk âiledir. İnsan nesli (soyu) onlardan çoğalmıştır.
Malûmdur ki, insanlar cemiyet hâlinde yaşamak mecbûriyetindedirler. Bu cemiyetin en küçük birimi âiledir. Bu bakımdan âile, toplumun temel taşıdır. Âile, insanların doğup büyüdüğü, yetişip geliştiği ve terbiye gördüğü topluluktur.
Mukaddes dînimizde, kadına çok büyük önem verilmiştir. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde kadın hakları hassâsiyetle zikredilmiştir.
İslâm âlimleri kitaplarında kadın haklarına uzunca temâs etmişlerdir. Meselâ İbrâhîm Hakkı Erzurumî hazretlerinin Ma’rifetnâme’sinde, kocaların hanımları üzerinde 22 haklarının, hanımların ise kocaları üzerinde 30 haklarının bulunduğu zikredilmiştir. Âilenin mutluluğu ve sosyal hayâtın huzûru, âileyi meydana getiren kadın ve erkeğin, vazîfe ve sorumluluklarını bilip uygulamasına bağlıdır. İbrâhîm Hakkı hazretleri, “Bu mücerrebdir (tecrübe edilmiştir)” buyuruyor.
Marcel A. Boisard isimli bir Fransız ilim ve fikir adamı “L’Humanisma de l’Islam” adlı eserinde:
“...Târihte ilk defa insana sosyal, rûhî, siyâsî, ahlâkî, hukûkî değerlerini en iyi şekilde veren, bu anlayışla büyük bir medeniyet ve eşsiz bir kültür meydana getiren İslâmdır...” demektedir. Batıda buna benzer sözleri söyleyen çok insan vardır.
Gerçekten de insanlık, sâdece kadına değil, genel olarak insana kıymet vermeyi İslâmiyet’ten öğrenmiştir. Başka kültürlerde insana acımasızca davranılırken, ona en âdil muâmele tarzını İslâmiyet getirmiştir... Peki bu sadece müminlerle, Müslümanlarla mı sınırlıdır? Elbette ki hayır.
İslâmiyet, İslâm devletinin vatandaşı olan gayr-i müslimlere de, kadın olsun, erkek olsun, adâletle muâmeleyi emreder; zulüm ve haksızlığı yasaklar. Sevgili Peygamberimiz; “Kim bir zimmîye (gayr-i müslim vatandaşa) zulmeder veya taşıyamayacağı bir yükü yüklerse, ben o kimsenin hasmıyım” buyurur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.