Allahü tealanın sıfatlarına dair...

A -
A +
İnsanlar kendiliklerinden ne tasavvur, tahayyül ve tefekkür ederlerse etsinler, Allahü teâlâ, onların o hayal ve düşüncelerinden münezzehtir.    Dünkü makalemizde, kısaca, "Âmentü" esaslarından bahsettik. Bugün ise, Âmentü’deki iman esaslarından 1. madde olan Allahü teâlâya inanma hakkında, âlimlerimizin, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden derleyerek bildirdiklerini özet olarak sunmaya çalışacağız. İnsanlar kendiliklerinden ne tasavvur, tahayyül ve tefekkür ederlerse etsinler, Allahü teâlâ, onların o hayal ve düşüncelerinden münezzehtir. O'na, ancak kendisinin Kur'ân-ı hakîminde bildirdikleri ve Peygamberlerinin O'ndan naklettikleri gibi inanmak lâzımdır. Büyük âlimlerimizden ve evliyâ-yı kirâmın önde gelenlerinden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh) "Allahü teâlâ madde değildir... Mekânlı değildir; bir yerde değildir. Zamanlı değildir... İnsan düşüncesi, insan bilgisi, insan aklı, O'nun hiçbir şeyini anlayamaz" sözlerini söylemiştir. Büyük akâid âlimlerimizden Sa'düddîn-i Teftezânî (rahmetullahi aleyh) de "Allahü teâlâ, zâtı ile vardır; varlığı kendi kendinedir. Şimdi var olduğu gibi, hep var olacaktır. Varlığının önünde ve sonunda da yokluk olamaz. Çünkü O'nun varlığı lazımdır" demiştir. Osmanlı ulemâsından Kemahlı Hâcı Feyzullah Efendi (rahimehullah) da demiştir ki: "Allahü teâlânın benzeri, ortağı, yardımcısı, koruyucusu, zıddı, tersi yoktur. Anası, babası, eşi, oğlu, kızı yoktur. Hıristiyanlar, Allahü teâlâya, baba demektedirler. Allahü teâlâya "baba", "Allah baba" diyenin îmânı gider. Müslümanlıktan çıkar." Yine Osmanlı âlimlerinden Kutbüddîn İznikî (rahimehullah) demiştir ki: Allahü teâlânın zâtî ve sübûtî sıfatlarının hepsine "Sıfât-ı İlâhiyye" denilmektedir. Allahü teâlânın "Vücûd yâni var olma" sıfatına "Sıfat-ı Nefsiyye" denilir. Allahü teâlâ hakkında, bizlere bilmesi vâcib olan "Sıfat-ı Nefsiyye" birdir; yani var olmaktır. Kur'ân-ı kerîmdeki İhlâs sûresi ve âlemdeki bütün mahlukat, Allahü teâlânın sıfat-ı nefsiyyesi olan vücud sıfatının delilleridir. Allahü teâlânın sıfatları, "Zâtî" (kendisine âit olan) ve "Sübûtî" (başka varlıklarda da sınırlı olarak bulunan) sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır. "Mükellef yani âkıl (akıllı) ve bâliğ olan (ergenlik çağına gelen), erkek-kadın her Müslümanın, Allahü teâlânın sıfât-ı zâtiyyesini ve sıfat-ı sübûtiyyesini, doğru bilmesi ve inanması lazımdır. Herkese ilk farz olan şey budur. Bilmemek özür olmaz; bilmemek günâh olur." [Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh)]"Sıfât-ı Zâtiyye": Allahü teâlânın zatında (kendisinde) bulunup diğer varlıklarda bulunmayan, yalnız Allahü teâlâya mahsus sıfatlarıdır. Bu sıfatların, sonradan yaratılan varlıklarla hiçbir surette bağlantıları yoktur. Bu sıfatlara "Sıfât-ı Vücûdiyye" ve "Sıfât-ı Ulûhiyyet" de denilir. Bunlar altı sıfat olup hiçbiri, mahlûkların (yaratılmışların) hiçbirinde yoktur. Allahü teâlânın sıfât-ı zâtiyyesi de, zâtı gibi ezelî (başlangıcı olmayan) ve ebedîdir (sonu olmayandır). Yâni sonsuz olarak vardırlar. [Zâtî ve sübûtî sıfatlar üzerinde, inşâallah öbür hafta, birer nebze daha duralım.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.