İyi iş yaptığını zanneden ama aldanmış olanlar!..

A -
A +
“(Ey Resûlüm!) De ki: Size, yaptıkları iş bakımından (âhırette) en çok ziyâna uğrayanları haber vereyim mi?.."
 
Allahü teâlâ, sözlerin en güzeli olan Kur’ân-ı hakîminin Kehf sûresinde (103-108), kullarını uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Resûlüm!) De ki: Size, yaptıkları iş bakımından (âhırette) en çok ziyâna uğrayanları haber vereyim mi? (103)
Onlar o kimselerdir ki, dünyâ hayâtında yaptıkları çalışmalar boşa gitmiştir; hâlbuki onlar güzel bir iş yaptıklarını sanıyorlardı. (104)
Bunlar işte o kimselerdir ki, Rablerinin âyetlerini ve O’na (hesap için) kavuşmayı inkâr etmişlerdi de (hayır diye) yaptıkları bütün ameller boşa çıkmış oldu. Artık onlar için, kıyâmet günü, hiçbir terâzi tutmayız (çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartılacak makbul şeyleri kalmamıştır.) (105)
İşte onların durumları böyle, cezâları da Cehennemdir. Çünkü küfretmişler ve benim âyetlerimle, Peygamberlerimi eğlenceye almışlardı (onlarla istihzâ ediyorlardı.) (106)
Îmân edip sâlih amel işleyenlere gelince, onlar için inecekleri, mekân tutacakları yer Firdevs cennetleri olmuştur. (107)
İçlerinde ebedî olarak kalırlar, oradan da ayrılmazlar.” (108)
Dünyâda iyi iş yaptıklarını zanneden kâfirler, mürtedler, zındıklar ve mülhidlere, kıyâmet gününde, “yaptığınız bütün ameller boşa gitmiştir, onlar şimdi burada hiçbir işe yaramayacak” denilince, bu durum ne büyük hüsrân, zarar, ziyân olur. O adamlar orada ne yapacaklar?
Cenâb-ı Hak, İnfitâr sûre-i celîlesinde âdemoğluna bir suâl sorulmaktadır:
“Ey insan! İhsânı, lütfu bol (engin kerem sâhibi) olan Rabbine karşı seni aldatan nedir (seni ne aldattı ve isyâna sürükledi)?”
Allahü teâlânın kullarına olan nimetleri sayılamayacak kadar çoktur.
“O, size, istediğiniz her şeyden verdi. Allahın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız…” (İbrâhîm, 34)
“Ve düşünün ki, Rabbiniz şunu bildirdi: Andolsun, eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun, gerçekten azâbım çok şiddetlidir.” (İbrâhîm, 7)
“Andolsun ki, nihâyet o gün, (dünyâda istifâde ettiğiniz) nimetlerden (her nimetten) elbette hesâba çekileceksiniz, sorgulanacaksınız.” (Tekâsür, 8)
İyilik edene, teşekkür etmenin lâzım geldiğini her akıl sâhibi kabul eder.
Zâten şükür de; teşekkür etmek, iyilik yapana karşı kalp, dil ve davranışlarla hürmet ve saygı göstermek demektir. Güzel huylardan biri olan şükür, insanların Allahü teâlâ tarafından kendilerine ihsân edilen, verilen sayısız nîmetlerine, iyiliklerine karşılık olarak sevinç ve teşekkürlerini bildiren söz ve davranışlarda bulunmasıdır.
Bütün mahlûklara her nîmeti, iyilikleri veren yalnız Allahü teâlâdır. Allahü teâlâya şükretmek de, O’nun dînini kabul etmek ve dînin hükümlerine, yâni emir ve yasaklarına uymak demektir. Şükür, hem kulluk ve hem de insanlık vazîfesidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.