Ezâna dâir...

A -
A +
Ezân okuyana, “Müezzin” denilir. Müezzin, ezânı yüksek bir yerde herkese duyurmak için yüksek sesle okur.     Dünkü makâlemizde, namaz vaktinin Müslümânlara bildirilmesi konusunda, Peygamber Efendimizin, Eshâbıyla istişâre buyurduğunu, orada yapılan teklîflerin hiçbirisini kabûl etmediğini yazmıştık. O gece, Eshâb-ı kirâmdan Hazret-i Ömer ve Abdullah bin Zeyd bin Sa’lebe (radıyallahü anhümâ), rüyâda ezânın nasıl okunacağını görüp, Peygamberimiz Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) bildirdiler. Peygamber Efendimiz de; “Bu rüyâ, inşâallah hak, gerçek bir rüyâdır. O kelimeleri, Bilâl’e öğretin, o da okusun” buyurdu. (Serahsî, İbn-i Âbidîn) Ezânın kelimeleri yedidir: Allahü Ekber (4 kerre): Allahü teâlâ en büyüktür. [O’na bir şey lâzım değildir. Kulların ibâdetlerine de muhtâc olmaktan uzaktır. İbâdetlerin, O’na hiçbir faydası yoktur.] Eşhedü En Lâ İlâhe İllallah (2 kerre): [Kibriyâsı, büyüklüğü ile ve kimsenin ibâdetine muhtâc olmadığı hâlde,] ibâdet olunmaya O’ndan başka kimsenin hakkı olmadığına şehâdet eder, elbette inanırım. [Hiçbir şey O’na benzemez.] Eşhedü Enne Muhammeden Resûlullah (2 kerre): Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem) O’nun gönderdiği Peygamber olduğuna, O’nun istediği ibâdetlerin yolunu bildiricisi olduğuna ve Allahü teâlâya, ancak O’nun bildirdiği, gösterdiği ibâdetlerin yaraşır olduğuna şehâdet eder, inanırım. Hayye Ales-salâh (2 kerre)-Hayye Alel-felâh (2 kerre): Müminleri felâha, saâdete, kurtuluşa sebep olan namaza çağıran iki kelimedir. Sabah ezânı okunurken, “Hayye Alel-felâh”tan sonra, “Es-salâtü hayrun minen-nevm” (Namaz uykudan hayırlıdır) diye iki defâ söylenir. Allahü Ekber (2 kerre): O’na lâyık bir ibâdeti kimse yapamaz. Herhangi bir kimsenin ibâdetinin O’na lâyık, yakışır olmasından, çok büyüktür, çok uzaktır. Lâ İlâhe İllallah (1 kerre): İbâdete, karşısında alçalmaya müstahak olan, hakkı olan ancak O’dur. O’na lâyık bir ibâdeti kimse yapamamakla berâber, O’ndan başka kimsenin ibâdet olunmaya hakkı yoktur. Ezân okuyana, “Müezzin” denilir. Müezzin, ezânı yüksek bir yerde herkese duyurmak için yüksek sesle okur. Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “Ezân sesini duyduğunuzda, müezzinin dediği gibi siz de söyleyiniz.” (Buhârî) İkâmet (kâmet) de, farz namaza başlamadan önce okunması sünnet olan, ezâna benzeyen sözlerdir. Ezândan farkı, fazla olarak “Hayye alel-felâh”tan sonra 2 defa söylenen “Kad kâmetis-salâtü” (Namaz başladı) cümlesidir. Cumâ namazındaki birinci ezân, Hazret-i Osman (radıyallahü anh) zamânında başlamıştır. Câmilerin sembolü olan, üzerine çıkılıp ezân okunan minârelerin ilkini, Eshâb-ı kirâmdan Mesleme bin Mahled (radıyallahü anh), Mısır’da vâliyken, hicrî elli sekiz (58) senesinde, Hazret-i Muâviye’nin emriyle yaptırdı. Ezândan sonra salât ve selâm okumak ilk olarak, hicrî 781 (M. 1351) senesinde Sultân Nâsır Salâhaddîn’in emriyle Mısır’da başladı. Cenâze olduğunu bildirmek için minârelerde salât okunması mûteber (kıymetli) kitaplarda yazılı değildir. Çirkin bir bid’attır; dinde sonradan ortaya çıkarılan bir iştir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.