İbâdetlerin en fazîletlisi...

A -
A +
 
Resûlullah Efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: “İbâdetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve öğretmektir.”
 
 
Âkıl (akıllı) ve bâliğ (bülûğa, ergenlik çağına erişmiş) erkek ve kadın her Müslümâna; îmân edilecek şeyleri, farzlardan, harâmlardan meşhûr olanları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır. Bunları öğrenmemek harâmdır. İşitip de, öğrenmeye ehemmiyyet vermemek küfür olur, îmânı giderir. Bir hadîs-i şerîfte; “İlim öğreniniz. İlim öğrenmek, ibâdettir. İlim öğrenene ve öğretene cihâd sevâbı vardır” buyuruldu.
Her mü’mine, birinci farz olan şey, îmânı, farzları, harâmları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikçe, Müslümânlık olamaz, îmân elde tutulamaz; Hak borçları ve kul borçları ödenemez; niyyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyyet edilmedikçe de, hiçbir farz kabûl olmaz.
Hadîs-i şerîfte; “Bir sâat ilim öğrenmek veyâ öğretmek, sabâha kadar ibâdet etmekten dahâ sevaptır” buyurulmuştur.
Ölmemek için, yemek, içmek lâzım olduğu gibi, dîn düşmânlarına aldanmamak için de, dînini, îmânını öğrenmek lâzımdır. Ecdâdımız, her zamân bir araya toplanıp, ilmihâl kitâplarını okurlar, dînlerini öğrenirlerdi. Ancak, böyle Müslümân kalmışlardır.
Abdullah bin Mubârek hazretleri; “İlim öğrenen, günâh işlemekten korkar. Günâhtan korkan ondan kaçar. Ondan kaçan ise kıyâmet günü hesaptan kurtulur” buyurmuştur.
Bir hadîs-i şerîfte; “İbâdetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve öğretmektir” buyuruldu.
Hadarâtül-kuds kitâbının müellifi buyurmuştur ki: “İmâm-ı Rabbânî hazretlerinden Buhârî, Mişkât, Hidâye, Şerh-i Mevâkıf kitâplarını okudum. Dâimâ, gençleri ilim öğrenmeye teşvîk ederdi. Önce ilim, sonra tarîkat buyururdu. Benim, ilimden kaçındığımı, tarîkatten zevk aldığımı görünce, hâlime merhamet ederek; kitâp oku, ilim öğren, câhil sofu, şeytânın maskarası olur; 'ilim rütbesi rütbelerin en üstünüdür' buyurdu.”
Hadîkada buyuruluyor ki: “Fıkıh ilmi ile uğraşmak, yani farzları ve harâmları öğrenmek, her Müslümâna farz-ı ayındır. Fazlasını öğrenmek de, farz-ı kifâye olup, çok sevaptır, hiçbir zararı yoktur.”
Anadan, babadan izin almadan cihâda ve tehlikeli olan yoldan bir yere, hattâ farz olan hacca gitmek câiz değildir. İzinleri olmadan ilim tahsîline gitmek ise câizdir. İslâmiyyeti doğru olarak öğrenebilmek için de, fıkıh ve ilm-i hâl kitâplarını okumaktan başka çâre yoktur. Fıkıh kitâbı okumak, geceleri nâfile namâz kılmaktan dahâ sevâptır. Çünkü farzları, harâmları, âlimlerden veyâ yazmış oldukları kitâplardan öğrenmek farzdır. Kendisi yapmak ve başkalarına öğretmek için fıkıh kitâpları okumak, tesbîh namâzı kılmaktan dahâ sevâptır.
Netice olarak Allahü teâlâ, Resûlullah Efendimizi, Kur’ân-ı kerîmi teblîğ etmek, öğretmek için gönderdi. Eshâb-ı kirâm, Kur’ân-ı kerîmdeki bilgileri, Resûlullah Efendimizden öğrendiler. Din âlimleri de, Eshâb-ı kirâmdan öğrendiler. Bütün Müslümânlar da, dîn âlimlerinden ve bunların kitâplarından öğrendiler. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi: “Allahü teâlâ, melekler ve her canlı, insanlara iyilik öğreten Müslümânlara duâ ederler.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.