İhtiyar Hurufi, daha fazla konuşamadı...

A -
A +

İhtiyarın anlatacağı çok şeyi vardı. En iyisi hepsini birden bitirmemekti. 

 
Kripto, burnunu çekti, gözlerini sildi. Anlatılanlardan çok etkilenmiş, hüzünlenmiş gibi görünmek hoşuna gidiyordu.
- Sen meraklanma aynı imparatorluğu şimdi de bu topraklarda kuracağız. Hem de daha büyük olarak...
- Başımdan geçenler kinimi, nefretimi ve intikam duygularımı artırmaktan başka bir şeye yaramadı.
- Muvaffak olmak için itici bir güç lazım. Anladığım kadarıyla sizde fazlasıyla var. Yeter ki bu inancınızı diri tutun.
Kripto, mutluluktan dört köşeydi. Gökte aradığını yerde, hem de yanı başında buluvermişti. Doğrusu bugüne kadar her şey tam istediği gibi yolunda gitmişti. Bundan sonrası için de karşısına çıkabileceklere çoktan hazırdı. Sevindiğini belli etmeden,
- Ee sonra?
- Tabii şöhretten ve haşhaştan da sarhoş olmuştuk. Bu gidişte kısa zamanda dünyaya hâkim olabilecektik. Kendimize güvenimiz oldukça artmıştı. Osmanoğullarını yok etmeyi planlarken Temirlerin hışmına uğradık. Gafil avlanmıştık doğrusu. Planlarımız altüst oldu. Bu sefer de düşman bellediğimiz yere sığınmak mecburiyetinde kaldık. Uzun zaman mağaralarda, izbe yerlerde saklandık, Çevremizi iyice tanıdıktan sonra da şehirlere indik. Kenar, fakir muhitlerde tutunmaya çalıştık. Ne zamandır kir, pas içindeyiz. Kaldığım odanın yalnız bir penceresi var. Ocağı, tavanı sanki kömürden yapılmış gibi simsiyah, pislik içinde. Her türlü haşerat, çeşit çeşit böcekler cirit atıyor. Çaresizlikten hepsine de katlandık. Efendi, her şeyden iğreniyorum, tiksiniyorum artık. Bittim, tükendim bey.
- Öyle deme Muhterem… Hele bir istirahat et. Yapacağımız çok iş var daha. Yeni başlıyoruz yeni...
- !!!
İhtiyar Hurufi daha fazla konuşamadı. Çocuk gibi ağlamaya başladı. Kendini tutamıyordu. Kripto, yanına geldi başını göğsüne alıp, şefkatle okşadı.
- Emin ellerdesin artık. Sakin ol. Öfken hiç dinmesin. Azgın dalgalar gibi kıyılarını dövsün. Lakin seni yıpratmasın. Daha çok yapacaklarımız var. Her şey bitmiş değil. Dedim ya yeniden başlıyor.
- Elimde değil efendi. Vücudum, zihnim yorgun, sıhhatli düşünemiyorum. Bulunduğum yer, mevcudiyetim, şimdi bana kaba saba bir hayal, korkunç bir serap, karanlık bir kâbus gibi geliyor. Adı konmayan bir acı duyuyorum. Sanki canlı canlı kabir azabına düçar olmuşum. Konuşacak kimse yok, uyuyamıyorum, Dimağım boş, yalnız işitiyor, yalnız görüyorum o kadar. Kaldığım evin tam karşısında bir mescit var. Sabahın köründe öyle şiddetli, öyle çirkin bağırıyorlar ki yanı başımda birini boğazlıyorlar sanıyorum. Bu acıyı her gün beş defa yaşama mecburiyetinde olduğumdan kahroluyorum. Her gece korkuyla gözlerimi kapayınca, iri kan damlaları hâlinde mor, kırmızı lekeler önümde uçuşuyor. Her an öldürülme korkusuyla can çekişiyorum can… Bey, ben ağlamayayım da kim ağlasın?
İhtiyarın anlatacağı çok şeyi vardı. En iyisi hepsini birden bitirmemekti. Yeri ve zamanı gelince bu korkunç hatırata dönülebilecekti elbette... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.