"Düşmanlarımız, devamlı taktik değiştiriyor Sultanım"

A -
A +
"Osmanlı topraklarında zaman zaman benzeri fitne teşebbüslerinin olması tabiidir..."   Yıldırım Han, kaşlarını çatmış, hiddetlenmişti. Emir Sultan’a ve sonra da Süleyman Çelebi ve Evrenos Paşa’ya döndü. - Ne demek oluyor bunlar Emir’im? Osmanlı topraklarında alışık olmadığımız bu lakırtılar da neyin nesi Çelebi’m, Gazi Evrenos’um? Padişahın bu tarz ifadeleri, hem sevdiğinin ve güvendiğinin bir alameti, hem de sorulara cevap beklediği şahsiyetlerin kimler olacağı, hangisinin önce konuşacağı mânâsına geliyordu. İsimleri sayılmayanlar pürdikkat dinlemeye başladılar. - Sultanım… diyerek söze başladı Emir Sultan. - Seni dinliyorum Emir’im… - Osmanlı topraklarında zaman zaman benzeri fitne teşebbüslerinin olması tabiidir. Mühim olan bizim uyanık olmamız tuzağa düşmememizdir. Tebaamızı tam eğitir, doğru bilgilendirirsek, dünya bir araya gelse kimse bir şey yapamaz. Düşman da uyumuyor. Bundan önce boş durmamıştı, sonra da durmayacak. Cibilliyetlerinin gereğini mutlaka yapacaklardır. Duyduğumuz gibi ha bire taktik değiştiriyorlar. Maddi ve manevi bütün güçleriyle yaptıkları saldırılarını hep bertaraf etmiştik. Her defasında hâk (yer) ile yeksan olmuşlardı. Lakin şimdi durum farklı. Bu yeni teşebbüsleri oldukça düşündürücü ve bir o kadar da endişe vericidir. Arz ederim Efendim, Sultanım. Emir hazretlerinin konuşması biter bitmez Süleyman Çelebi söze başladı; - Efendim şeytani düşüncelerle hareket ediyor, akla, hayale gelmeyecek ifadeler kullanıyorlar. Böylece mübarek, makam, mekân ve şahsiyetler halkın gözünden düşürülmek isteniyor. Akıllarınca halkın kuvvet-i maneviyyesi kırılsın, kolay suç işlensin, toplumun bütün dengeleri altüst olsun istiyorlar. Düşman ve ne yapmak istediği tam ve doğru olarak tanınırsa tedbir de kolay alınır efendim. - Efendim Sultanım. Eskiden düşmanlar zengin, kültürlü, itibarlı  insanlarımızdan zayıf karakterli olanları tercih ederdi. Şimdiyse topyekûn ahaliyi hedef almışlar. Bilhassa çocuklar ve cahil halk üzerinde etkili olmaktalar... Yıldırım Beyazıd Han, istişare heyetine dik dik baktı. Emir Sultan’a döndü. - Devlet de insana benzer. Canlı bir varlık. Beynin dışında organlar kendi kendine hareket ederse vücut hastalanır. - Başa uymak dinimizin emridir Sultanım, diyerek Sultanın cümlesini tamamladı Emir hazretleri. - Kim kendi reyi ile hareket ederse pişman olur efendim. dedi Molla Fenâri. - Beyin de vücuda lazımdır. Birlik, beraberlik esas. Aynı ideal, aynı yönde olmayı sürdürürsek korkmayın. Sürdüremezsek vay hâlimize. Evet!.. Ecdadımız; “Su uyur, düşman uyumaz” sözünü boşuna mı söylemiş, deyip ayağa kalktı Beyazıd Han... Doğan Bey’in bu genç yaştaki vatan hassasiyetini övdü... Harp meydanlarında bileğimizi bükemeyenlerin sinsi sinsi içten vurmaya çalıştıklarını, ama muvaffak olamayacaklarını, onların hile ve desiseleri varsa da, bizim de bütün dünyayı içine alacak genişlikte insan sevgimizin olduğunu, bundan sonra daha uyanık ve dikkatli olmamız gerektiğini bir bir sıraladı.
Bilhassa halkımızın mübarek bildiği isimleri iğrenç ve tiksindirici hayvanlara ad olarak takmalarına hayıflandı. - Ne demek? Hele bakın şu densizlerin yaptıklarına. Yıldırım Han’ı gafil belliyorlar akıllarınca, deyip söylenerek salon içinde dolaşıp durdu bir müddet. DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.