"Dertleşecek birisini beklerken tam zamanında geldin..."

A -
A +
Doğan lafını eğmeden, bükmeden içinden geldiği gibi söylemeyi severdi.
 
Doğan; “Buyurun” mânâsında amcasına baktı. Bu arada da onu rahatlatacak cevaplar vermeye kendini hazırlıyordu,
- Doğan’ım senden saklayacak hâlim yok ya!.. Doğrusu biraz sıkıntılıyım. Dertleşecek birisini beklerken tam zamanında geldin.
- Muhterem amcam, bir o kadar da benden.
- Sende mi? Senin ne derdin var yiğidim?
Doğan lafını eğmeden, bükmeden içinden geldiği gibi söylemeyi severdi. Bu ona her zaman büyük bir rahatlık veriyor, hadiselerin çözülmesinde zaman kaybını önlüyordu. Zaten onu tanıyanlar; “Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan insan” demeden kendilerini alamıyorlardı.
- Bu Erkara fazla ileri gidiyor muhterem amcacığım.
Süleyman Çelebi, hayallerini darmadağınık eden ismin yeğeni tarafından da önüne konmasına dehşetle baktı.
- Erkara Bey nerede, neden ileri gidiyor ki? dedi ve yeğeninin ne cevap vereceğini merak etti.
- Beni ve arkadaşlarımı düşman ilan etmiş. Birkaç defa karşı karşıya geldik. Her defasında ona bulaşmamak için kendimi zor tuttum. Emir Sultan hocama danışmadan önce sizinle istişare edeyim istedim.
- Biliyorsun İstişare sünnettir yeğenim. Bir iş yaparken ya istişare edip ona göre yaparsın, ya da kafana göre. Kendi reyine göre yaptığın işte ya muvaffak olursun, ya da olamazsın. Her iki hâlde de nefis vardır. İstişare edileni yapsan yine ya muvaffak olursun, ya da olamazsın. Unutma yeğenim netice, mutlaka hakkında en hayırlı olandır. Ne et, ne yap Emir hazretleriyle görüş. Duasını almaya bak.
- Teşekkür ederim amcacığım. Tavsiyenize uyacağım inşallah. Affınıza sığınarak soruyorum muhterem efendim. Peki sizin uykularınızı kaçıran şey nedir?
- Sorma yeğenim! Aynı adam, yani Erkara Bey!.. Tanımadığımız, bilmediğimiz birilerini Molla, Seyyid, Vâiz-i İslâm, daha ne mübarek isimler atında bütün ulemanın huzurunda Sultanımıza takdim etti. Tanıttı. Onlar için olmadık imkânlar kopardı. Bu ne cesarettir? Sultanımızın yanından geldikten sonra hep hayıflanır dururum.
Doğan’a yaklaşıp, muhabbetle omuzlarından tuttu.
- Doğan’ım zora düşmeni istemem. Lakin bu Erkara’nın önünü de hepten açık bırakmayalım derim. Bilirim pek sevişmezsiniz. Namuslular da adapsız ve edepsizlerden daha cesur olmazlarsa dünya yaşanır olmaktan çıkar yeğenim.
Doğan Bey, Erkara hakkında söylenenlere fazla şaşırmamıştı. Fakat Amcasının sezgileriyle aynı kanaate varması, kendisini oldukça rahatlatmış “acaba ben mi yanlış düşünüyordum?” sorgulanmasından kurtarmıştı. Bir şeyler ikram edebilmek için kapıyı tıklayan Matlube Hanım, içeri girmek için müsaade istedi.
- Ooh!.. Ne âlâ, ne âlâ!.. Amca yeğen baş başa kaldı mı bütün dünya onların olur.
- Evimizin sultanı, eee, o kadar olsun.
- Meyve hazırladım. Sizler de hazır olduğunuzda haber verin, diyerek, odanın bir köşesinde bir şeyler aradı ve sonra da fazla beklemeden girdiği kapıdan dışarı çıktı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.