"Dünyayı düzelteceğini mi zannediyorsun kuzum?.."

A -
A +
"Ben, iyilerin yanında yer almamı, kötülere meydanı boş bırakmamamı da öğrendim!.."
 
Palabıyık'a göre Doğan, devlette etkili ve yetkili olabilecek bir vazife aldığında, bu kendisinin sonu demekti. Yaptıklarının ve bundan sonra da yapacaklarının hesabını mutlaka soracak, gözünün yaşına bakmadan onu bitirecekti. Doğan, mazlumun dostu, eli, ayağı, zalimin ise hasmı, korkulu rüyasıydı. Şimdiden tedbir almalı, ne yapıp, ne edip bu tehlikeyi bertaraf etmeliydi. Ya da gidip teslim olmalı. “Ben ettim, sen etme yiğidim…” diye yalvararak aman, dilemeliydi. Başka çare aklına gelmiyordu. En kolay yolu ise Erkara’ya tam destek vermek, onu teşvik etmekti.
-Haklısın Erkara Beyim. Gülşah senin olmalı. Bu hususta üzerime düşeni yapacağım. Kaçırdığında ilk getireceğiniz ev benim evim olsun, deyip bir anahtar uzattı.
- Al sende kalsın. Orayı kimse bilmez. Bilenler de yaklaşamaz. Hadi seni göreyim. Adına layık ol!..
Kulaklarına inanamıyordu Erkara. Azıcık daha bu yeni zenginin ellerine yapışacak, şapır şupur öpecekti. “Ne yapıyorsun? Kendine gel Erkara!” diye söylenerek toparlandı. Zenginlik ümidi ve hesapta olmayan destekler insana haşhaş gibi birdenbire tesir ediyor, başını döndürüyordu. Güçlü ve zengin bir arkadaş bulmanın sevinciyle mest olmuştu. Her şey tek başına olmuyordu ki…
         ***
Doğan Bey, Atmaca Nuri ile yan yana yürüyor, havadan, sudan bahsediyorlardı. Söz, Bursa’da son günlerde konuşulan meseleye geldi. Atmaca Nuri olduğu yerde durdu;
- Bana bak Doğan Beyim. Biz, fazla ileri gidip, abartmıyor muyuz?.
- Nasıl yani?
- Yani bize ne zararı var?
Doğan Bey bir küfür işitmiş gibi arkadaşını yüzüne sertçe baktı.
- Her duyan önce böyle düşünüyor. Ama maalesef bir milletin istikbalini, uzun vadede neler getirip, götürebileceğini hesaba katamıyorlar. Doğrusu senin de böyle ufuksuz olduğunu bilmiyordum!
- Sana neler oluyor kuzum? Dünyayı düzelteceğini mi zannediyorsun?
- Doğru!.. Değil dünyayı, doğup, büyüdüğümüz, acı, tatlı nice hatıralarımızın bulunduğu, her karış yerini ve de insanını yakinen tanıdığımız şu güzelim mahallemizi bile düzeltemeyeceğimi çok iyi biliyorum. Fakat bir başka şey daha biliyorum.
- !!!..
- Üzerime düşeni yapmam gerektiğini.
- Yani?
- Yani iyilerin yanında yer almamı, kötülere meydanı boş bırakmamamı da öğrendim.
- !!!..
- Geleceğimizi mahvetmek isteyenlere fırsat veremem karındaşım. Başka sebep aramaya ne hacet.
- Seninle de baş edilmez ki, deyip arkadaşının boynuna sarıldı. Belki de Doğan’ın bu mevzudaki hassasiyetini bir daha yakinen görmek istemişti...
Döndüler. Sık ağaçların arasından geçti, çatısı kırmızı tuğlalarla kaplı iki katlı beyaz badanalı eve doğru yürüdüler. Doğan Bey, bu ak binaya yaklaşınca; Gülşah’la göz göze geldikleri anı, muhterem amcasının kendilerini nasıl yakaladığını, mahcubiyetini, acayip utandığını ve kısa zaman sonra da nasıl nikâhlandığını heyecanla, o günleri yaşarcasına anlattı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.