"Hep kibâr ve temkinlisiniz Numan Efendi..."

A -
A +
"Abuk sabuk konuşmam; sizin de nefsinize uyup uymayacağınızı ölçmek içindi."
 
 
Yorgun gözlerim uykusuz,
Dışım başka, içim bir hoş.
Halk sefil, beyler kaygusuz,
Dünyaysa hiç, içi bomboş.
 
Durmak yok, yürüme artık!
Koşabildiğin kadar koş!
Yol uzun, çarık da yırtık.
Hedefe var, coştukça coş!
                    ***
Koca medresenin bahçesinde, çimenler üzerine çömelmiş, güneş altında kavrulan ağaçlara, direksiz kubbe gibi yükselen masmavi semaya bakıyor, genç talebenin ulu orta konuştuklarını ibretle dinliyordu. Odalardan gelen ahenkli kıraat sesleri ayrı bir huzur veriyordu. Okumalar kesilince her yer ölü sessizliğine bürünüyordu. Tam karşılarında, kırk, elli adım ileride müderrislerin mütalaa odası vardı. Yanı başında diz çökmüş arkadaşı, zaman zaman derin düşüncelere dalıyordu. Her nedense Molla Numan’ın gözü bu heyecanlı arkadaşında… Onu bıkmadan, usanmadan dinliyor, her sualine içinden geldiği gibi cevap veriyordu. Çevik hareketleri, kuvvetli muhakeme kâbiliyeti, içten, samimi davranışları onu hayran bırakıyor, imreniyordu. Medrese arkadaşının parayla, malla, mülkle bir meselesi olmadığına inanıyordu, ya kendisinin ahir ve akıbeti ne olacaktı? Acaba o; hiçbir hakikati anlamadan mı çekip gidecekti bu dünyadan? Âhireti düşününce kafası zonkluyordu. Sessizliği arkadaşının:
Doğan ölür, bilemez ki nerde?
Hangi gün, nasıl, saat kaçta?
Gözlere çekilmiş bir perde.
Gerçeği gör; gözünü açta!..
Kıtasını okuması bozdu. Muhabbetle yüzüne baktı:
- Molla Numan Efendi; “Kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâmest” demiş eskiler.
- Büyüklerimiz; “sözün kibârı, kibârların sözüdür” manasında söyledikleriyle bizlere ders vermişler ama anlayan nerede?
- Çok isabet buyurmuşlar değil mi?
- Elbette öyledir. Büyüklerin sözleri; sözlerin büyüğüdür!
- Evet Numan Efendi; her şey onlara yakışıyor. Hâlimizi, dünden görüp beyan etmişler. Sanki “tedbirinizi alın” demişler.
- Biz aslında toplum olarak inceliği, nezaketi kaybettik! Öyle sanıyorum ki; bundan kaynaklanıyor bütün kaba davranışlar.
- Hiç de yabana atılacak tespitler değil buyurduklarınız.
- !!!
- Hep kibâr ve temkinlisiniz Numan Efendi. Şimdiye kadar abuk sabuk konuşmam; sizin de nefsinize uyup uymayacağınızı ölçmek içindi. Böyle bir imtihana tabi tutmak haddime değil de… Maşallah vakarınızdan hiç taviz vermediniz.
- Estağfirullah!
- Yok! Yok doğru söylüyorum! Birine bir vazife verildiğinde onun mutlaka bilemediğimiz, göremediğimiz bir üstün meziyeti varmış. Bir daha anladım. Ben sizden daha önce buraya gelmeme rağmen size müderrislik verilecekmiş. Asıl bu müjdeyi vermek için gelmiştim. Şeytan neleri aklıma getirdi! Tövbe ettim! Kusuruma bakma! Yeni vazifen de hayırlı ve mübarek olsun.
- !!!
“Bursa’da müderrislik ve Numan… Anam bunu duysaydı kim bilir ne yapardı?” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.