"Akşemseddin! Nedir bu hâl yine derinlere dalmışsın?.."

A -
A +
"Tefekkür iyidir lakin insanların 'meczup' demesinden de imtina etmeli!"     Ey gaflet içindeki insan; yerde, gökte değil,Kusuru ve kabahatlerini sen kendinde bil!Oku, öğren, ihlas ile yap ibadetlerini,Sonra Mahkeme-i kübrada olmayasın sefil!   Ona göre; bütün sevdiklerimizle, bir elimiz yağda, bir elimiz balda yaşıyor olsak dahi, ruhumuzun açlığı dinmedikçe, yüreğimizin derinliğinde doyumsuzluk hüküm sürdükçe, her şey bir gün tadını kaybedecek, sıkıntı verecekti… Dünün Osmancık müderrisi, bugünün “Köse Şeyhi”nin bir türlü uykusu gelmiyordu. Kalktı, “dergâhta şöyle bir dolaşayım” derken hocasının makamını gördü, muhabbetle seyretti. O anda bir hâl kapladı; kendini hocasının makamında, onun nurlu dünyasının tam içinde görünce pek utandı, efkârlandı da. Yerinde duramıyordu, “Sıddiki damarım beni rahat bırakmıyor” deyip yeniden yürüdü, dışarı çıktı. Karanlık gecede etraf; ay ışığıyla gümüş bir serinlik içindeydi. Hele sular billurdanmış gibi ışıl ışıldı... Durgun su kenarındaki bir söğüt ağacının pürüzlü kabuğuna nazik elini dayayarak durdu ve aşağıda uzanan gölcüğe baktı. Hiç dalgası olmayan suyun karanlık aynasında gümüş renkli dolunayı sonra da kendini gördü. “Gece, kamer ve abd-i aciz...” dedi, daldı. Dolunay; durgun suda gümüşten tekerlek gibi yavaşça yüzüyor gibiydi... Bir kendi hayaline, bir dolunaya baktı. Aklına neler gelmiyordu ki: “Ey nefsiyle dövüş içinde olan derviş! Çok şeyin olabilir ve çok şey olabilirsin. Evlerin, barkların ve akla gelebilecek imkânların, renk renk elbiselerin, paha biçilmez mücevherlerin ya da hazinelerin… Güzel ya da çirkin, boylu poslu, gösterişli ya da gösterişsiz, tombul ya da zayıf, genç ya da ihtiyar, kadın ya da erkek, ana, baba, kardeş, ağabey, dost, arkadaş… huzurlu, ya da huzursuz, güler yüzlü ya da somurtkan, sakin ya da hareketli, sabırlı, dayanıklı, heyecanlı, atak ve coşkulu, hatta her an içinde bulunduğun duruma göre bir şey de olabilirsin. Bey, paşa olabilirsin ya da köle, âlim ya da cahil olabilirsin, bir meslek sahibi olabilirsin ya da elinden hiçbir şey gelmeyen işsiz, mesleğinde en üst seviyelere çıkabilir, büyük unvanların sahibi olabilirsin. Bunların dışında etrafında takdir görebilir, övgüler alabilirsin. Bütün bunlar iyidir hoştur, güzeldir. Büyüklerin dediği gibi; “adam gibi adam” bile olabilirsin. Ama, bunların hepsi de insanı ‘ebedi saadete’ götürmüyorsa neye yarar ki? Doğru iman sahibi olmak başka bir şeydir, olmamak başka…” Ebediyen kurtulmanın çaresi; “kurtulmuşlarla birlikte olmakta gizlidir” demiyor muydu hocam? Ya Hacı Bayram Veli Hazretleri ne diyordur kim bilir? - Akşemseddin! Nedir bu hâl, yine derinlere dalmışsın? - Düşünüyorum efendim! - Temiz billur gibi bir sudan, aynı gözeden içenler aynı şeyi söylerler. - Öyledir hocam! - Tefekkür iyidir lakin insanların “meczup” demesinden de imtina etmek lazımdır! - Ah hocam! Şu söz dinlemez nefsimi nasıl terbiye edebilirim? Hep onunla mücadele içindeyim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.