"Uzaklaşalım buradan diyorum! Bize de bulaşacak dilencilik!.."

A -
A +
Binbir ümitlerle geldiği Ankara’dan eli boş dönen Akşemseddin, pek şaşkındı.
 
 
Asabiyetten olsa gerek başını, gözünü oynatıp duruyor, sıkıntısını ve öfkesini pek belli ediyordu Zülküf. Bilemediği, anlatamadığı sebeplerden bir an önce Ankara’dan ayrılıp çıkmak istiyordu. Akşemseddin’in karşılaştıkları ihtiyarın suallerine verdiği cevabı anlatması ise bardağı taşıran damla oldu. Kızgınlığını artırmış, eteğinden tutarak:
- Hadi ne duruyorsun, gidelim? Bunlardan şeyh-meyh olmaz! Bizim komşumuz Numan diye biri vardı. O da böyle şeyhlik peşindeymiş! Hepsi de aynı, şöhret peşindeler! Şöhret, anlamıyor musun?
- !!!
- Uzaklaşalım buradan diyorum! Bize de bulaşacak dilencilik!
- !!!
Birkaç arkadaşla oldukça şen şakrak bir yolculuk yaparak ve binbir ümitlerle geldiği Ankara’dan eli boş dönen Akşemseddin, pek şaşkındı. Hem en hırçınla yolculuk yapmak mecburiyetinde kalmış, hem de tarifsiz bir hâl kaplamıştı. Boğazı düğümlenmiş, artık eskisi gibi ne konuşuyor, ne de konuşturuyordu. Sanki biri tarafından gırtlağı sıkılıyor gibiydi.
Akşemseddin; işin aslını öğrenmeden ayrılmıştı ama aklı fikri hep orada kalmıştı. Daha önceden adını duyduğu Şeyh Zeyneddin Hazretlerine talebe olmak için Haleb’e doğru yola çıktılar.
Onlar Hacı Bayram’dan uzaklaşırken daha niceleri de ona talebe olmak için Ankara’ya koşuyordu. Dergâha gelenin gidenin haddi hesabı yoktu. Eşrefoğlu Rumî, Bıçakçı Ömer Efendi, Hızır Dede ve daha niceleri...
          ***
Akşemseddin; Zülküf’ün de telkin ve tesiriyle; dünyayı gözünden silmiş olan Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin para topladığını sanarak onunla konuşmaya lüzum bile görmeden ayrılmasının hikmeti sonra anlaşılacaktı. Oysa Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri dünyayı kalbinden çıkarmayan talebeleri dergâhından çıkarmaktaydı.
Şeyh Hazretlerinin Akbıyık adlı talebesi mala mülke pek düşkündü. Onun bu hastalıktan kurtulmasını istiyor lakin kalbinin kırılmasından endişe ediyordu.
- Akbıyık evladım, kıymetli kardeşim dünya gelip geçicidir. Mal mülk kimseye yâr olup elde kalmaz. Ne kadar malın olsa da murad alınmaz, gafil olma, âhiretten de geri dönülmez!
- Hocam hep; “dünya âhiretin tarlasıdır” diye öğütlüyorsunuz! İyi de... hizmet edebilmek için dünya malı ile meşgul olmak lazım değil mi?
“Eyvah! Cevap edebe aykırı” diye düşünen Hacı Bayram Veli hazretlerinin yapacağı bir şey kalmamıştı:
- Evladım mademki dünyayı terk edemiyorsun, o zaman bizi terk et! İkisi bir arada olmaz!
- Ah hocam! Ah!
Akbıyık, ne kadar ahlansa da ok yaydan çıkmıştı bir kere. Utancından yüzü kızarmış, terden sırılsıklam olmuş olarak, oturduğu yerden ağır ağır ayağa kalktı, dergâhın kapısına kadar başı önde, bir meczup gibi yürüdü… Elinde olmadan gözlerini sımsıkı yumarak, bahçe duvarlarının yanından süratle koştu ve birdenbire, midesinin bulandığını hissetti… Üzüntüsünden mi, acelesinden mi ne ayağını bir yere çarptı ve vücudu kasıldı, karnının üstüne büküldü. Anladı ki, ayağına değil kalbine hançer saplanmıştı, belki de başına taş düşmüştü de haberi yoktu! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.