"Hak teâlâ, onların duâsını üzerimizden eksik etmesin!"

A -
A +
"Muhteremler! Bilir misiniz bu devletin kudret ve ihtişamı nereden gelir?"
 
Çeşmenin üzerine kabartma harflerle “sahibül hayrat” yazılıydı tek satırda. Yabanda eski bir dosta rastlamanın heyecanı ve huzuruyla yaklaştı hemen. Uzun uzun bakıştılar. Bir şeyler anlatırcasına, bunca yıllık hüznünü bir dostla paylaşırcasına akıyordu oluğundan. Gece gündüz içini döktüğü oluk, çeşmenin dört bir yanını saran güllerin yapraklarıyla süslenmişti. Elini uzatıp suyuna dokundu, yüreğini sızlatan bir soğukluk onu kendine getirdi. “Ben kimdim? Niçin gelmiştim buralara?” diye düşünürken tok bir sesle irkildi:
- Hoş geldiniz.
- Hoş bulduk.
- Ben sarayın lalasıyım. Siz de yeni gelen müderris olmalısınız.
- Evet, yeni geldim.
- Gelin misafir olarak kalacağınız odaya geçelim.
Sarayın hemen yanı başında küçük mütevazı bir yerdi burası. Diğer hizmetçilerle de selamlaştıktan sonra, geniş bir salona geçtiler. Sohbet ettiler havadan sudan. Okuduğu medreselerden, müderrislerden, memleketlerinden, talebelerden bahsettiler... Saray gibi olmasa da burası da bina olarak gösterişli sayılırdı. Ne de olsa padişahın yakınında bir yerdi. “Kasaba medresesinden saray odalarına” dedi, tefekkür etti Hacı Bayram-ı Veli. Kim bilsin bu gelişinin ne hikmetleri vardı?
             ***
Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri; üç gün misafir edildikten sonra hiç vakit kaybedilmeden o günkü ulemanın, vüzeranın bulunduğu bir heyetin karşısına çıkarıldı. O, kendinden emin olduğu için pek rahattı... Sorulan bütün suallere çekinmeden açık, net ve doğru cevaplar verdi. Mütalaa için ara verildi. Heyet bir süre kendi aralarında görüştükten sonra Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerini tekrar huzura çağırdılar. İkinci Murad Han da teşrif etmişlerdi; topladığı delillerin sonunda kararını açıklayacaktı. Büyük müşavere salonunda Sultanın yankılanan ayak sesinden başka hiçbir şey duyulmuyordu. Herkes nefeslerini tutmuş, pürdikkat onun dudaklarından dökülecekleri bekliyordu.
- Muhterem hocalarım, paşalarım, vezirlerim bilir misiniz bu devletin kudret ve ihtişamı nereden gelir? Bunun menbaı nedir?
- !!!
- O zaman ben diyeyim size: Devletimizin kudret ve ihtişamı; bu şehit kanlarıyla sulanmış topraklarda yaşayan ulemadan, evliyadan, şehitlerden ve derviş gazilerden kuvvet bulur! Bu geniş Osmanlı mülkü; leşker-i gazâ ordumuzun ve leşker-i duâ ordumuzun sayesinde mülk edinilmiştir. Hak teâlâ Hazretleri onların duâsını üzerimizden eksik etmesin! O evliyanın, ulemanın cümlesi Allah’ın makbul kullarıdır. Osmanlı topraklarını nurlandırıp irşad ederler. İşte bugün bizler onlardan birine daha kavuştuk elhamdülillah! Bu mübarek zâtı Ankara’dan buraya binbir zahmet vererek getirttik. Buna ziyadesiyle müteessiriz ama onunla teşerrüf etme imkânı bulduğumuz için de pek memnunuz. Misafirimiz kalsın! Sizler yerlerinize çekilebilirsiniz!
- !!!  DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.